Karanlıkoda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Karanlıkoda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Eylül 2015 Cumartesi

Ilford Multigrade Classic

Mochlos, Girit, 2015 (büyütmek için tıklayın)

Aralık 2013'teki bir basın ilanı ile Ilford yılların Multigrade kartının geliştirilmiş bir versiyonunu ürettiğini duyurmuştu. Geçen gün Multigrade Classic adlı bu yeni kartın Sirkeci'de stoklarda olduğunu duyunca ilk fırsatta gidip bir paket aldım. Tabii o heyecanla hemen karanlıkodaya attım kendimi. Ama ancak tek baskılık zamanım vardı, ben de bizim veledin yeni çektiğim bir portresini bastım. O fotograf fixerden çıkınca dostlar...Adana style öyle derin bir offf çektim ki! "Arkadaş, Ilford manyak bir kart üretmiş...bu siyahlar, bu kontrast...müthiş" dedim.

Tamam, heyecanımız biraz yatışsın; buna şimdi sakin sakin bakalım. Daha geniş bir zamanda buradaki zavallı ahtapot fotografını hem eski, hem de yeni karta bastım. Önce eski karta gözüme hoş görünen bir baskı yaptıktan sonra yeni kartta buna mümkün olduğu kadar yaklaşmaya çalıştım. 

Solda Multigrade IV, sağda Multigrade Classic (büyütmek için tıklayın)

Evvela Ilford'un dediklerine bakalım. Poz süresini kısalttık derler. Doğru, ben de poz süresinde yaklaşık %30'luk bir azalma görüyorum. Eh, iyi olmuş diyelim. Aynı kısalma kartın Warmtone versiyonunda olsa daha çok sevinirdim, çünkü o kartı bir stop daha fazla pozlamak gerekiyor ve bu da büyük baskılarda işi zorlaştırabiliyor.

Sonra Ilford der ki, yeni kart daha keskin. Bunu ilk okuduğumda "nasıl olur?" diye kalakalmıştım.  Şöyle söyleyeyim, üç gündür bu ahtapot fotograflarını karşılaştırıyorum, sonra başka bir negatiften daha baskılar yaptım (bir sonrakı yazının fotografları...kısmetse), iki gündür de onları karşılaştırıyorum, şu anda "yaa galiba yeni kart azucuuuk daha keskin gibi duruyor" noktasındayım. Hanıma bunu söylesem "psikolojik" der. Belki de öyledir. Yok, bir fark var hakkaten. Eski kartın üstünde çok hafif bir grilik varmış da, yeni kartta bu kalkmış gibi duruyor, o da mikro kontrastı yükselterek keskinlik hissini çok az arttırıyor. Pek bilimsel olmadı ama bizde bu kadar.

Bir de kontrasta bakalım. Eski karta ahtapotun baskısı 3.5 numara kontrast iken yeni kartta 3 numara kontrasta düştüm. Yani yeni kart yarım numara daha kontrastlı gibi duruyor. Bu aralığın dışındaki kontrast numaralarında durum nedir henüz bilmiyorum.

Her iki kartın yüzey karakteristikleri arasında bir fark göremedim:

Solda Multigrade IV, sağda Multigrade Classic (büyütmek için tıklayın)

Yeni kartın tonlamaya tepkisi konusunu henüz geniş çaplı inceleyemedim. Ilford'un iddiası yeni kartın tonlamaya karşı daha çok tepki gösterdiği. Ben şimdilik aşağıya bir adet sepia versiyon koydum. Selenyuma ise başka sefere bakacağız.

Burada eski-yeni karşılaştırmasından sapacağım. Sepia tonladığım yeni kart ile sepia tonladığım Ilford Warmtone Semi Matt (24K kodlu) kartlarını yan yana koydum:

Solda Multigrade Classic, sağda Multigrade Warmtone semi matt (büyütmek için tıklayın)

Kişisel zevk meselesi elbette, ama benim bu yarı mat karta karşı bir zaafım var. Nasıl söylesem? Parlak kart biraz da parlaklığıyla cezbetmeye çalışıyormuş gibi hissediyorum bazen. Mat kart ise sadece içerik ve baskı kalitesiyle ayakta durmak zorunda...bunu seviyorum nedense.

Solda Multigrade Classic, sağda Multigrade Warmtone semi matt (büyütmek için tıklayın)
Netice itibariyle, eski kart üst düzey bir malzeme (idi). Yeni Classic versiyon çok az daha iyi gibi görünüyor, ama öyle uğrunda okyanusları aşmayı gerektirecek kadar da değil. Bakalım...zaman geçtikçe farklı izlenimlerim oluşursa onları da paylaşırım. 

Yalnız, yazının başında bahsettiğim o ilk fotograf nasıl öyle süper göründü gözüme; karttan mı, kafam mı iyiydi, başka bir şeyden mi, henüz anlayabilmiş değilim.

24 Ağustos 2014 Pazar

Yeni Mekanlar

Erkal ve Taylan, Tophane, Temmuz 2014
Taylan Bağcı'dan iki sene evvel bir yazıda bahsetmiştim. Bu blog vesilesiyle tanışmıştık, o gün bugündür de dostuz. Taylan, Beyoğlu Kumbaracı Yokuşu'ndaki mekandan çıktı, daha aşağılarda Tophane'deki yeni yerine taşındı. Burada sadece kendi fotograflarını basmıyor, karanlıkoda dersleri de veriyor. Siz de bu işlere hevesliyseniz ama balıklama dalmaktan çekiniyorsanız önce tadımlık niyetine Taylan'la birkaç seans yapabilirsiniz. Mesela fotograftaki Erkal öyle yaptı, kalktı taa Bursa'dan haftasonluğuna geldi. Atölyeye uğradığımda ilk baskılar çıkmaya başlamıştı bile. Bir hatıra fotografı ile anı ölümsüzleştireyim dedim.

Atölyede 35mm'den 4x5 inç filme kadar her ebat negatiften baskı yapabiliyorsunuz. Yanında nefis kahve servisi bedava. Taylan yeni bir web sayfası yapmış, buradan da bakabilir veya iletişime geçebilirsiniz: Taylan Bağcı.

Şansınız varsa yerli, yabancı fotografçılarla da karşılaşabilirsiniz burada. Mesela Nisan'da Amerika'dan Eric Kim gelmişti (arka sıra soldan ikinci). Charlie Kirk (nazar boncuğunu gösteren) ile beraber bir sokak fotografçılığı workshop'ı düzenliyorlardı. Bir "groupie" çekelim dedim...o günden de bir hatıra kaldı böylece.

Atölyenin misafirleri (ve evsahibi), 19 Nisan 2014
Bu sene taşınma belasına bulaşan sadece Taylan değildi, zat'ı aliniz de aynı durumdaydı. Komple ev taşıdık ama neyse ki çok uzaklara gitmedik, aynı mahalledeyiz. Yeni evde de bir karanlıkoda kurduk. Daha her şey yüzde yüz oturmadı ama bir süredir yeni mekanımda baskılar yapıyorum...artık ufak tefek şeyler zamanla oturacak. Daha fotograf bile asamadım duvarlara yav!

Bu fotograf karanlıkodanın girişi. Solda masa var şu anda, ama koltuk vb bir şeyler de sığar oraya. Sağ duvara fotograf asılabilir. Kapının yanında emektar Vaude çadırımız...daha yeni Bolu'dan kamptan döndük de. Kapının kenarlarına ışığı bloke edecek kartonlar yapıştırdım. Ne kadar iptidai görünüyor!


Ortaya agrandizörlerin olduğu masayı aldım...


çünkü leğenleri dizeceğim tezgah en iyi kapının soluna sığıyordu. Agrandizör masasını ortaya alarak arkamı döndüğümde kartı hemen kimyasala sokabiliyorum. Tezgahın bir de pencere önünde olması güzel; negatif keserken, bir şeyler yazarken düzgün ışık oluyor.


Aşağıda tezgahın üstünden odanın arka taraflarına doğru bakışı görüyorsunuz. Hayır, sağ köşedeki diskotek bozması köşeyi ben yaptırmadım. Bizden önce oturanlarda burası genç odasıydı, ondan dolayı! Ben de kırdırmadım, öyle bıraktım. Arka duvardaki rafları bıraktılar sağ olsunlar; onlar çok kullanışlı.


Son fotografı tezgahın diğer ucundan kapıya doğru çektim. Raflar diskotek köşesinden kapıya doğru devam ediyor. Bir de masa var. Kapıysa aslında camlı. Camların üstünü ışık geçirmez kumaşla kapattım. Her şeyin üstüne de fotoda gördüğünüz kahverengi ışık geçirmez (Bauhaus) kumaşı taktım. Çok basit bir şekilde ahşap kapının üstüne çiviledim.


Focomat 2C üstünde orta format negatifler için 100mm V-Elmar optik vardı yakın zamana kadar. V-Elmar öyle ahım şahım değil, büyükçe baskılarda kenar keskinliği zayıf. Şimdiyse Ebay'den bir 100mm Focotar optik buldum ve Cuma akşamı ilk baskıları yaptım. Valla Focotar şahane ve çok mutluyum!

Bizden haberler bu şekilde dostlar. Hepinize sevgiler...

30 Mart 2014 Pazar

Karasaban - Vinales, Küba

Vinales, Küba

Küba'nın batı ucundaki Vinales bölgesinde karasaban ve çiftçi.

Bir dosta bu fotograf için sözüm vardı. Dün gece 40x50cm'lik Ilford MG Warmtone karta aşağıdaki baskıyı yaptım, sabah da fotografını çektim. Ne yalan söyleyeyim, biraz canım sıkıldı, çünkü kontrastı abartmışım diye düşünüyorum. Selenyum tonerin de etkisi var bunda. Bugün biraz daha yumuşak bir versiyon bastım, şimdi yıkanıyor. Artık yan yana koyup ona göre karar vereceğiz. 

Fotografın asılacağı mekandaki ışık durumuna da bakmam gerekecek. Bu o kadar önemli ki. Siz normal gün ışığına göre karar verirsiniz, sonra fotograf çerçevelenir ve azıcık daha loş bir yere asılır, o zaman da bütün tonlar tepetaklak olur. Mümkünse, baskının tonlarını fotografın asılacağı noktaya göre ayarlamaya çalışmakta fayda var yani.

40x50cm kağıt tabanlı (FB) Ilford MGIV Warmtone karta baskı
40x50cm benim şu ana kadar çıktığım maksimum baskı boyutu. Bu büyüklüklerde artık pratik zorluklar başlıyor. En başta leğenler çok büyük. Onlar için yer bulmak, baskı esnasında olmasa da sonraki yıkama aşamasında beni epey zorluyor. Kartın büyüklüğü de sıkıntılar yaratabiliyor. Bir leğenden diğerine aktarırken iz bırakan bükülmelerin olmaması için çok dikkatli olmak lazım mesela. Hele rüzgarlı havada balkona çıkıp fotografı orada tonlayayım falan derseniz o koca baskının çamaşır gibi havada uçuşması sizi şekilden şekile sokabilir :)

Meraklısı için fotografın karanlıkoda öyküsü:
4.5x6cm'lik orta format Kodak Tri-x negatifi 1+1 sulandırılmş D76'da yıkamıştım.

Tarayıp buraya koyabilmek için parlak Ilford RC karta biraz daha yumuşak kontrastlı bir versiyon bastım. Flatbed tarayıcılarda böylesi daha iyi sonuç veriyor. Daha önceki baskılardan poz süresinin ve kontrastın ne olduğunu üç aşağı beş yukarı biliyordum. Önce fotografın en önemli kısmından 3 numara kontrast ve 20s'lik poz süresi ile bir test aldım. Baktım ki fena değil, bu sefer tüm kareyi aynı kontrast ve poz süresini kullanarak bastım.

Test ve düz baskı
Birazcık daha kontrast istiyor, ama önce gökyüzünü halledelim, orayı yoğunlaştıralım.  Daha önceki bir yazıda bahsettiğim gibi ilerleyerek, sadece gökyüzünü kapsayacak şekilde kesilmiş bir kart parçasına poz denemeleri yaptım. Biraz uğraştıktan sonra aşağıdaki şemada gösterdiğim şekilde göğü basmaya karar verdim: bir karton kullanarak açık mavinin üstüne 5s, laciverdin üstüne 5s, sarının üstüne 5s, yeşilin sağına doğru 5s, son olarak kırmızının sağına doğru, ve yavaş yavaş kartonu sağ kenara doğru hareket ettirerek 5s daha.


Ben tabii burada sadece neticeyi veriyorum ama oraya ulaşmak için illa ki birden fazla test oluyor. Bu testlerin herbirini ise aşağıdaki gibi düz baskının üstüne yapıştırarak değerlendirmek mümkün...kağıt tasarrufu yani.

Gök için test
Tamam, göğü hallettik, fakat kontrast biraz düşük demiştim. Ne yapacağız? İlk akla gelen yarım numara yukara çıkmak, yani 3.5 numara filtre kullanmak, değil mi? Peki o kontrast fazla gelirse? Tecrübeye istinaden biliyorum ki burada 3.5 fazla gelecek. Yani kontrastın dozunu çok ince ayarlamak gerekiyor. Pozun bir miktarını 3, kalanını ise 3.5 numara filtre ile vermek bir yöntem. Ama bu fotografta ben en sonda 5 numara, yani en yüksek kontrast filtre ile kısa bir ilave poz daha çaktım. 20s'nin üstüne 5 numara filtre ile 4s daha poz versem ne olacak, bunu görmek için yine bir kart parçası kestim ve söylediğim gibi pozladım. Yukarıdaki gibi, bunu da düz baskının üstüne yapıştırıp etkiyi görebilirsiniz, az mı olmuş, çok mu olmuş kararını buna göre verebilirsiniz.

Kontrast için test
Göğü ve kontrastı toparladıktan sonra 24x30cm Ilford MG RC karta yaptığım baskıyı aşağıda görebilirsiniz. Üstteki düz baskı, alttaki son baskı.


5 Ocak 2014 Pazar

Storr'un Yaşlı Adamı

Old Man of Storr, Isle of Skye, İskoçya

Elliott Erwitt İskoçya'da

2002 senesinde ikinci el bir Hasselblad almıştım. İlk kez orta format deniyordum. Çok heyecanlıydım. Birkaç arkadaşla araba kiralayıp çıktığım İskoçya seyahatine sadece Hasselblad'ı getirmiştim. Geçenlerde yukarıdaki hoş videoyu izleyince o nefis yolculuğu ve pırıl pırıl İskoçya coğrafyasını tekrar hatırladım.

Fotograftaki oldukça meşhur kaya grubu İskoçya'nın kuzeybatısındaki Skye adasında yer alıyor.

***
Değerli dostlar, artık bu blogun son sayfalarına doğru yaklaşıyoruz. Gereksiz tekrarlara girmeden söyleyebileceğim şeyler iyice azaldı. Mutlaka hakkında yazmak istediğim en az bir mevzu daha var, ondan sonra da defteri kapatmak istiyorum. Ufaktan sinyalini vereyim de, damdan düşer gibi olmasın :)

Meraklısı için teknik birkaç not:
Hasselblad'da kullandığım film Ilford Delta 100 ama film banyosu için not almamışım. XTOL veya ID11 olduğunu sanıyorum.

İyi baskı bence hep nüanslarda saklı. "Olduğu kadar" anlayışını bir kenara bırakıp bu nüansların peşinden gitmek, bir seansta on farklı negatiften vasat baskılar yapmaya çalışmaktansa icabında tek bir negatifi iyice tanımaya çalışmak bana çok şey öğretti.

Bu fotografın "iyi" olabilmesi için bence kayalarda mutlaka yeterince detay ve kontrast olmalı. Yani karenin küçük bir bölgesindeki lokal yoğunluk ve detay çok önemli. Lakin kayalara göre uygun poz ve kontrastı bulduktan sonra tüm kareyi kapsayan bir baskı yapınca gökyüzü maalesef uçuyor.

Büyütmek için tıklayın
Böyle durumlarda kutudaki kesik kartları kullanma yoluna gidiyorum. Mesela bunları gökyüzünü kaplayacak şekilde marjöre yerleştiriyorum ve gök için poz denemelerini bu şekilde yapıyorum. Aşağıda göğe ilave 1 stop verdiğim şeritler ve düz baskıyı yanyana koydum.

Büyütmek için tıklayın
Sonra bu şeritleri basitçe ıslak baskının üstüne yerleştirerek gerçek etkiyi değerlendirebilirsiniz:

Büyütmek için tıklayın
Bu yöntemin bir güzelliği gökyüzü (veya herhangi bir başka yer için) farklı farklı poz ve kontrasttaki şeritleri aynı düz baskının üstüne yerleştirme ve her birinin etksini ayrı ayrı değerlendirme imkanı vermesi.

Göğe bir tam stop ilave poz gözüme fazla geldi. Abartı dramatik bir gökten ziyade daha yumuşak bir izlenim peşindeydim. Göğe ilave pozu 3/4 stopa indirdim: ana poz 16s iken göğe hareketli bir karton yardımıyla 12s daha poz verdim. Biraz da sol ve sağ alt köşeleri toparladım. Aşağıda bu şekilde yaptığım iki baskıyı görebilirsiniz. İki fotograf için de geliştirme banyosu ev yapımı D72 formülüydü. Soldaki baskıyı ayrıca 1'e 9 sulandırılmış Kodak Rapid Selenium Toner'da 4 dakika kadar tonladım.

Büytümek için tıklayın
Bu fotograflar bilgisayar ekranlarının ne kadar zor olduğunu bana bir kez daha gösterdi. Farklı ekranlarda hem ana fotografın gri tonları hem de renkli fotoların renk skalaları o kadar farklı görünüyor ki. Umarım selenyum tonerin farkı sizin ekranda belli oluyordur.

10 Aralık 2013 Salı

SPUR ACUROL-N

Yeni Cami, Eminönü, 2013 - Kodak Tmax100 film ve SPUR Acurol-N film banyosu
Fotografın üst yarısı tam 350 yıldır aynı yerde duruyor, alt yarısından ise ne hayatlar akıp geçti!

Efendim, ilk gösterişli(!) cümleden sonra bu yazının kalanı tamamiyle teknik olacak. Baştan uyarayım da, ilgilenmeyen bundan sonrasıyla vakit kaybetmesin. Özetle, Kodak Tmax100 ve Rollei Ortho25 filmleri, ve SPUR Acurol-N film banyosu ile ilgili deneyimlerimi, düşüncelerimi yazacağım.

SPUR'un "HRX3 New" film banyosu hakkında daha önce yazmıştım. Aylar önce SPUR'dan test etmem için başka iki ürün daha gönderdiler. Hangi ara ürün test edebilecek saygınlığa ulaştım anlayamadım gerçi ama bu blog çok da kötü olmasa gerek ki güvendiler. Elime 50ml'lik minik şişesinde Acurol-N film banyosu ve iki makara orta format Rollei Ortho25 film geçti. Web sayfalarında "Keskinlik Sansasyonu" sloganıyla bu ikilinin reklamı vardı, ben de haliyle merak ediyordum.

Hiç ISO12 hızındaki bir film ile fotograf çekmeyi denediniz mi? Şöyle söyleyeyim, Rollei Ortho25 filmin Acurol-N'deki hızı ISO12-16 civarında ve makinaya taktığım ilk makarayı bitirmem, yani topu topu 12 kare çekmem aylarımı aldı :) Tabii bunda elimdeki iki filmi en iyi şekilde değerlendirme isteği de önemli rol oynadı; deklanşöre basmadan önce on kez düşündüm.

İlk makara Ortho25'i yıkadığımda sonuç ne yazık ki hiç tatmin edici değildi. Sanki film emülsiyonu problemli gibiydi. SPUR'la sorun hakkında yazıştık ve sağolsunlar önerilerde bulundular. Ben bütün film banyolarım için damacana içme suyu kullanıyorum, bu kez de öyle yapmıştım. SPUR ise Ortho25 film ile mutlaka saf su kullanılmalı deyince bunu aklımın bir kenarına not ettim, makinaya ikinci filmi taktım ve yine ancak uygun konu bulunca fotograf çektim, çoğunlukla sehpa kullandım. 

Eminönü'de alt geçitten çıkıp Yeni Cami önündeki meydana vardığımda orta format Rolleiflex makinada iki tane Ortho25 karesi kalmıştı. Bu fotograf fena olmayabilirdi; sehpayı çıkarttım, bir köşeye sıkıştım, son kareleri pozladım. Ardından hemen Kodak Tmax100 film taktım ve ondan da birkaç kare çektim. Çünkü Tmax100'ün Acurol-N'de ne sonuç vereceğini de görmek istiyordum.

Burada izninizle genişçe bir parantez açıp Tmax100'e geçeyim, yazının sonunda da Ortho25'e döneyim. Tmax100 kullanmış okuyucu bu film hakkında ne düşünüyor çok merak ediyorum (yazabilirsiniz... çekinmeyin). Ben şahsen yıllardır bir türlü sevemedim, çünkü tonları özellikle D76 veya XTOL gibi yaygın kullanılan film banyolarında gözüme hiç hoş görünmüyor. Halbuki o muhteşem çözünürlüğünden dolayı hep kullanma isteği duyarım. Tmax100 bence akütans film banyosu istiyor, Rodinal gibi mesela. Akütans banyoları D76 vb banyoların aksine greni inceltmiyor, bunun yerine kenar keskinliğini arttırıyor. Tmax100'de gren zaten son derece ince olduğu için bunu daha da inceltmeye çalışan bir banyo pek anlamlı değil. Onun yerine keskinlik etkisini arttırmak bana göre daha iyi sonuç veriyor.

Acurol-N anladığım kadarıyla akütans sınıfından bir film banyosu. En azından 1+50 gibi son derece yüksek sulandırma oranından dolayı ben öyle bir çıkarımda bulundum. SPUR'un web sayfasında "ince gren, yüksek keskinlik ve sıradışı bir plastisite" vaat ediliyor. Acurol-N ile dört Tmax100 filmi yıkadım (sonunda da banyo bitti, 50ml bir yere kadar yetiyor). Sadece dört film ile elde edilen tecrübenin güvenilirliği tartışılabilir elbette ama sonuçlar tek kelimeyle muhteşem. Keskinlik olağanüstü, tonlar güzel, aydınlık alanlar ise kontrol altında, uçup gitmiyorlar. Bizim memlekette Acurol-N kolayca bulunsun isterdim gerçekten.

Acurol-N ile yıkanmış Kodak Tmax100 film (büyütmek için tıklayın)
Baştaki fotograf Tmax100 negatifinden yaptığım bir baskı. Aşağıda ise bu Tmax100 karesinin ortasından bir kesit bulabilirsiniz. Agrandizör kafasını en tepeye çıkartıp - bu durumda baskı boyutları 44x44cm - ortada duran adamdan küçük bir baskı aldım. Bunu da 300dpi'da tarayıp hiç küçültmeden buraya koydum. Özellikle caminin penceresindeki kafes tellerinin dahi belli olduğuna dikkatinizi çekmek isterim.

Tmax100 & Acurol-N detay (büyütmek için tıklayın)
Bir sonraki detay ise bu kez saf su kullandığım ve gayet düzgün çıkan Ortho25 negatifinden (peş peşe çekilmiş filmler olduğunu hatırlatayım). Yine pencere tellerine bakarak çözünürlüğün Tmax100'e kıyasla çok az daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. Grene açısından ise,Tmax100'de 44x44cm'lik baskıda gren çok az belli olmaya başlıyor. Ortho25'te ise aynı boyutlarda gren yok!

Rollei Ortho 25 & & Acurol-N detay (büyütmek için tıklayın
Sonuçlar etkileyici olmasına etkileyici ama yine de Ortho25'in kolay bir film olduğunu söyleyemeyeceğim. En başta düz durmuyor bir türlü, inatla perma yapılmış saç gibi rulo oluyor. Ayrıca fiziki olarak çok hassas olduğuna dair şüphelerim var. Mesela ıslakken emülsiyon çok yumuşak olduğundan mıdır emin değilim, bazı yerlerde temastan kaynaklanan çizilmeler oluşabiliyor gibi geldi bana. Nitekim aşağıdaki Ortho25 karesinin sağ üst köşesinde gökyüzünde ciddi çizikler var. Dediğim gibi, bunlar altı üstü iki filmden çıkan deneyimler; ısrarlı çözüm arayışları belki bu filmi evcilleştirebilir.

Acurol-N ile yıkanmış Rollei Ortho25 film (büyütmek için tıklayın)
Gren ve çözünürlükte en iyinin peşinde koşan, hep sehpa kullanan fotografçı için bahsettiğim zorluklarına rağmen Rollei Ortho25 denemeye değer bir film olabilir. İki stop yüksek hızından (Acurol-N'de EI50) ve Acurol-N ile ulaştığı ton güzelliğinden dolayı Tmax100 bana daha çok uyan bir seçenek.

Şimdi diyeceksiniz ki, memlekette ne Ortho25 film var ne de SPUR'un film banyosu, niye anlattın bu kadar. Ne diyeyim, dünyada ne var ne yok bilmekten zarar gelmez bence.

Son olarak en baştaki fotografın baskısını, yani Acurol-N ile banyo edilmiş Tmax100 negatifinden 30x40cm Forte Fortezo karta yaptığım baskıyı paylaşayım:

Büyütmek için tıklayın