28 Kasım 2012 Çarşamba

Solan Lale


Bu blogu şu ana kadar üç aşağı beş yukarı takip ettiyseniz böyle bir fotograf size şaşırtıcı gelebilir. Gerçekten de bu tarz yakın plan çiçek fotografını çok nadir çekerim. Lakin bu lale evdeydi ve günlerce büyümesini, açmasını, solmasını izledim…e bir iki tane fotografını da çekelim şimdi. Lale, ömrünün sonlarına doğru bence en güzel "poz"larını verdi. Işık, balkon kapısından giren doğal ve difüz günışığı.

# Fotograf aslında tam siyah beyaz değil, en alttaki fotograflarda görülen sarımsı tonlarda. Ama hem renkli taramalarda yaşadığım sorunlar hem de yüzlerce farklı ekran tipinde renklerin bambaşka görünmesinden dolayı ana fotografı salt siyah-beyaz olarak göstermeyi tercih ediyorum.

Meraklısı için teknik bir muhabbet (dikkat, çok uzun):
Son zamanlarda selenyum tonlamaya karşı artan ilgimden bahsetmiştim. Bu fotografta bunu bir adım ileri götürdüm, yarı sepia yarı selenyum şeklinde bir tonlama yaptım. Aşağıda anlatacağım ama önce negatife bir bakalım:


Bu kez düz baskıyı koymayayım, negatifi okumaya çalışayım. Çiçeğin arkasına büyük siyah bir karton koymuştum ama bunu maalesef pek becerememişim. Bir kere sol altta kareye arka fonun kenarı girmiş. Daha da önemlisi, fonda ışık düzgün dağılmamış: karenin sol kısmı sağ kısma göre daha açık, yani düz baskıda sol taraf siyah olduğu zaman sağ taraf koyu bir gri olacak. Yani baskıyı çiçekteki tonlara göre yaptığımız zaman arka plan muhtemelen homojen çıkmayacak…nitekim öyle de oldu J Oysa ben simsiyah bir fon istiyordum.

Fiber tabanlı Ilford MGIV kart kullanarak önce 3 numara kontrast filtresiyle hızlıca üç tane test şeridi bastım. Şeritleri  mikrodalgada kuruttuktan sonra 14s’lik pozda karar kıldım.

Yukarıdan aşağı doğru 10, 14 ve 20 saniye
Burada göstermediğim bir başka test şeridiyle de arka planı komple siyah yapmak için gereken pozu 5 numara kontrast filtresiyle* ilave 14 saniye olarak belirledim.

Şimdi burada kritik soru şu: çiçeği korurken arka planı nasıl siyaha taşıyacağım? Bunu iz bırakmadan nasıl yapacağım?? Karanlıkodada daha deneyimsiz olanların karşılaştığı en büyük bela bu olsa gerek: maskeleme/yakma işlemleri sırasında iz bırakılır. Mesela sadece çiçeğe göre şöyle bir maske kessem,


bunu kullanarak çiçeği maskelesem ve arka fona ilave 14s’yi öyle versem olur mu? İz bırakmadan yapabilen kesin vardır ama ben henüz beceremiyorum J Çok kolay değil gerçekten. Kaldı ki sadece yaprakları değil, aynı zamanda çiçeğin sapını da doğal bir şekilde bırakmak gerektiğine dikkat çekerim.

Bu tür işlemler için benim taktiğim ilave müdahaleyi daha küçük parçalara bölmek! Böylece her müdahalede yapılan insani “hatalar” daha az belli oluyor. Bu fotografta ilave pozları üçe böldüm. Önce yukarıda gösterdiğim nispeten hassas maskeyi karta çok yakın tutarak çiçeği ve yaprağı 7s maskeledim.


Şimdi diyeceksiniz ki, o sol alttaki yaprağa sıfır yerleştirilen maske kesin iz bırakır. Maskeleri ful 7 saniye öyle tutsaydım, evet bırakırdı. Ama bu 7 saniyeyi ben 7 x 1 saniye olarak verdim. Ve her saniyede de maskeyi rastgele bir şekilde ve çok az oynattım; yani yine problemi daha küçük parçalara bölmek! Bu şekilde yapılınca herhangi bir iz kalmıyor.

Ardından daha kaba kesilmiş bir maskeyi daha yukarıdan tutarak fotografın sağ kısmına ilave 7s,


Sonra da benzer bir maskeyi yine aynı yükseklikte tutarak fotografın sol kısmına ilave 7s verdim.


Maskeler sabit tutulmuyor, hep ufak ufak salınıyor. Bir de bu iki pozun karenin üst kısmında üst üste binmesi problem değil çünkü zaten orası simsiyah olacak.

Son olarak da siyahları garantiye almak için büyükçe yuvarlak bir delik açılmış bir karton parçasını kenarlar boyunca biraz gezdirdim.


Sonuçta en tepedeki fotografı elde ettim.

Gelgelim işin ilginç tarafına. Lalenin yapraklarında sarı bir ton istediğim için önce çok hafif bir sepia tonlama yaptım. Şimdi burası önemli, çünkü neyi nasıl yaptığımıza bağlı olarak bambaşka sonuçlar elde edilebiliyor. Başka bir postada da yazmıştım, burada tekrarlayayım. Sepia tonerin farklı farklı çeşitleri var. Benim kullandığım Fotospeed markalı bir set ve iki kimyasaldan ibaret: ağartma ve toner. Çok temel olarak, iyice yıkanmış baskıyı önce ağartma banyosunda ağartıyoruz (icabında fotograf neredeyse kaybolana dek), yine iyi bir bir ara yıkamadan sonra baskıyı toner banyosuna aktardığımızda fotograf sepia tonları ile ortaya çıkıyor. Toner banyosunu nasıl hazırlamış olduğumuza bağlı olarak bu sepia ton da açık sarıdan koyu kahverengiye kadar değişebiliyor. Bu fotograf için toneri sarı tonlar alabileceğim şekilde hazırlamıştım.

Sepia tonlamada asıl mesele bence ağartma banyosunda. Çünkü ben ful sepiayı pek sevmiyorum, sadece açık tonlar hafif sararsın, siyahlar ise olduğu gibi kalsın istiyorum. Ama kullanma kılavuzunda yazdığı gibi ağartma banyosunu 1+3 olarak sulandırırsanız olanlar çok fena: banyo karta nerdeyse değdiği anda bütün tonlar açılmaya başlıyor; yani kontrol imkanı, yeterli gördüğüm ağartmadan sonra kartı çıkartma imkanı kesinlikle yok. Bu ağartma işini kontrol altına almak için farklı farklı sulandırma oranları denedim ve 1+49’da karar kıldım! Bu kadar seyreltik banyoda baskıyı yaklaşık 1.5 dakika tutunca hala etki pek belli olmuyor ama sonra toner banyosuna aktarınca (suyla iyice yıkadıktan sonra) açık tonlar hafif bir sarıya dönüyor…tam istediğim sonuç yani.

Baskıyı bu şekilde sepia tonlayıp yine güzelcene yıkadıktan sonra geçen hafta bahsettiğim şekilde selenyumdan geçirdim. Sonuçta aşağıdaki şekilde bir baskı ortaya çıktı:


Siyahlar o kadar derin ki, bizzat deneyerek görmeye kesinlikle değer.

Tonlanmamış bir baskı ile tonlanmışı arasında belirgin bir canlılık farkı var:


* arka fon için niye 3 değil de 5 numara kontrast filtresi kullandın diye soran olabilir. Çok temel ve önemli bir nedeni var. Onu da başka bir yazıda anlatayım. Bu yazı fazlasıyla uzadı zaten.



2 yorum:

  1. -İşin üstadlarının, sevdalılarının affına sığınarak- ne yalan söyliyeyim "Makro Fotograf"tan hiç hoşlanmam. Pek yaratıcılık, hikaye bulamam. Eksikliktir belki de bilemiyorum ancak hissiyata önem veren birisi olarak çok da hissiyatıma dem vurmaz makrolar... Ancak bunca haddimi aşmama rağmen bu fotoğraf çok hoşuma gitti. Sanki yaprakların arasında dans performansı var gibi... Çok güzel, eline sağlık OMAR..

    YanıtlaSil
  2. Hamza, buraya koymadan önce fotografları sana göstereyim, olurunu alayım. Fırça yiyorum sandım bir an :) Teşekkürler.

    YanıtlaSil