|
İstanbul Satranç Derneği, Beyoğlu, 2008 |
Satranç sevdalısı bir dostum beni 5 yıl önce İstanbul Satranç Derneği'nin Beyoğlu'ndaki eski yerine götürdü. Yüksek ahşap kapıdan içeri girdikten sonra holde oturan, kalın bir palto giymiş amcayı işaret ederek "Seni Osep abiyle tanıştırayım. Osep abi eski fotografçıdır"dedi. Osep Minasoğlu ile bu vesileyle tanıştım. Birkaç dakika ayaküstü sohbet ettik, o da eski günleri biraz anlattı. O zamanlar adını sanını daha önce hiç duymamıştım. Osep Bey'in 60'lı yılların meşhur "Stüdyo Osep"inin sahibi olduğunu, o dönemin Yeşilçam yıldızlarının fotograf için hep ona gittiğini, Türkiye'ye ilk renkli filmi kendisinin getirdiğini ve nice diğer ayrıntıyı hep sonra öğrendim. Bir ara Osep Bey'in portresini çekmeyi çok istedim, ama bir bakımevine taşındığını duyunca rahatsız etmeyeyim dedim. Bilemiyorum, gitseydim belki de sevinirdi.
Osep Bey geçen hafta vefat etti. Bir teselli, "Stüdyo Osep" isimli kitabın yayınlanmış olması.
Yalnız bir satranççıyı derin bir analize dalmış halde çektiğim yukarıdaki fotografı Osep Bey'le ilk tanıştıktan az sonra, derneğin odalarında dolaşırken çektim. Keşke çekingenlik etmeseymişim, o gün Osep Bey'den de bana bir dakika ayırmasını rica etseymişim.
*Osep Minasoğlu ile ilgili intenette çokça haber var. Google'dan arayabilirsiniz.
Meraklısı için teknik meseleler:
Bugün fotografın mutfak hikayesini de uzun uzun anlatayım. Bu sahne için 6x4.5'luk kareler çeken orta format rangefinder tipi makinada Kodak Tmax400 film kullandım, bunu da 1+1 sulandırılmış XTOL banyoda 10.5 dakikada yıkadım. XTOL'den biraz soğudum, uzun süredir de tercih etmiyorum. Kötü olduğundan değil aslında, niyesini ben de tam bilmiyorum :)
Bu negatifi biraz az pozlamışım. Masanın altında, adamın pantolonunda diz haricinde detay hiç yok. Ceketinde ise çok çok az var. Fazla poz, makul olduğu müddetçe, göz çıkartmıyor, ama film az pozlandı mı gölgeler çok çabuk detaysız siyaha kayıyor.
Negatifi agrandizöre yerleştirip ışığı açtığımda ben de bu satranççı gibi önümdeki görüntüyü uzun uzun inceliyorum. Nasıl yapsak...nasıl yapsak?
Baskıda adamın yüzünü ve elini kaybetmemem lazım, oralar açık ve izleyici için erişilebilir olmalı. Aklımdan ilk geçen şey bu oldu. Bir de camdan dışarısının "dışarısı" gibi görünmesi lazım, yani bembeyaz olmamalı. Diğer yandan abartı yakmalarla da çok koyulaşmamalı.
Peki nasıl yapacağız? Düşündüğüm iki ilerleme şekli oldu:
Bir, ana pozu adama ve yakın çevresine (yani yüzü, ceketi, masanın altı) göre ayarlayıp ardından karenin geri kalan tonlarını bunun üstüne kurmak. Diğer bir deyişle, gölgeler için pozu belirledikten sonra karenin geri kalan kısmında istediğim tonları ilave pozlarla oluşturmak.
İki, karenin geneli, özellikle de duvarlar ve perde için iyi bir ana poz belirlemek, bu esnada da adamı maskelemek, muıhtemelen fazla açık çıkacak pencereleri de ilave pozlarla yola getirmek.
Öylesi mi kolay olur, böylesi mi derken ikinci yöntemde karar kıldım. Birkaç test şeridiyle işe koyuldum; bunların üçünü aşağıda görebilirsiniz.
|
ilk testler - büyütmek için tıklayın |
En sağdaki şerit 14 saniye, ortadaki ise 11 saniye pozlandı. Ortadaki şerit doygun ama detay içeren siyahlar için minimum pozu verdi. 11 saniyenin altındaki her sürede siyahlar griye gitmeye başlayacak. 14 saniyelik pozda ise adam biraz koyu ama etrafı daha derli toplu tonlara sahip.
Sonra üçüncü bir deneme yaptım. Hem adamı, hem zemini hem de pencereyi dahil edecek bir şeridi 14 saniye pozlarken adamın üst gövdesini ve yüzünü tel ucunda bir blu-tack parçası ile 3 saniye maskeledim, akan zamanın geri kalanında da aynı blu-tack parçasını masanın altında, pantolon ve diz civarında gezdirdim (
Nohutlu Pilav yazısında anlattığım gibi). Fena gözükmüyordu; bu şekilde tam kare bir baskı yaptım:
Evet, karenin alt kısmı iyi gözüküyor. Sıra pencerelerde. Burada da aklıma iki yol geldi. Ya daha önce hakkında yazdığım flaşlama yöntemi (
Taş Kahve), veya camlara uygun kesilmiş bir maske kullanarak ilave poz. Camların şekli çok komplike olmadığı için burada ikinci yöntemi uyguladım. Marjörün üstüne 10-15cm yüksekliğinde bir kitap koydum, bunun da üstüne çöp olmuş bir fiber kart yerleştirdim. Bir kalemle bu karta düşen görüntü üstünde camların şeklini çizdikten sonra maket bıçağıyla aşağıdaki şekilde maskeyi kestim.
Peki, maske hazır (yapması en fazla 5 dakika). Şimdi, pencerelere ne kadar poz vereceğiz? Böyle testleri yaparken abartmaktan sakınmamak gerek diye düşünüyorum. Adı üstünde "test" ne de olsa. Yani negatife bakınca hissetiğin şey %100 ilave poz vermekse sen git %200'ü de dene, bakalım ne çıkacak. Belki karşına bir sürpriz çıkar, sen de bundan bir şeyler öğrenirsin şeklinde bir yaklaşım.
Bu maskeyi kullanarak iki deneme yaptım. Birinde pencereye %50 (yani ilave 7s), diğerindeyse %100 (14s) ilave pozlar verdim. Aşağıda sonuçları görebilirsiniz:
|
Pencere için denemeler (büyütmek için tıklayın) |
14 saniyelik ilave pozda (sağdaki) dışarısı artık çok koyulaşmış bence...olmamış. Soldaki 7 saniyelik ilave poz almış testte ise "dışarısı" tam istediğim gibi. Neticede final baskı için aşağıdaki şekilde ilerlemeye karar verdim:
- Ana poz 14 saniye, bu esnada adamın gövdesi 3s maskelenecek, masanın altındaki kısımlarda ise maske akan sürenin kalanı boyunca gezdirilecek (kırmızı).
- Ardından camlara ilave 7s eklenecek. Kullanılan maske bu sırada hep çok hafif titretilecek ki belirgin bir iz oluşmasın (mavi)
- Son olarak, karenin üst kısmını hareketli bir karton parçası ile 5s daha pozlayarak koyulaştırmaya karar verdim (yeşil hattın üstü). Final baskı ile düz baskıyı karşılaştırarak bunun iyi mi yoksa kötü mü olduğu hükmünü okuyucuya bırakıyorum.
30x40cm fiber tabanlı Ilford Multigrade IV karta yaptığım baskıyı SPUR Straight Black kart banyosunda geliştirdim.
|
30x40cm fiber tabanlı Ilford Multigrade kart yıkamada (büyütmek için tıklayın) |
Bugünlük de bu kadar dostlar. Işığınız güzel olsun ama pozlamalarınız eksik olmasın :)