27 Ağustos 2013 Salı

Cepheden Mektuplar

Yer ve fotografçı bilinmiyor. 1940-45 arası.
Her gün cep telefonlarıyla çekilen milyarlarca fotografın çok çok azının 75 yıl sonraya kalacak olması ne yaman bir çelişki. Kağıda bir baskı yapmayı bırakın, kaçımız o kareleri düzenli arşivliyor? Kaçımız dijital arşivini yedekliyor? Bir hard disk'in arızalanma ihtimaline karşı - ki bu çok yüksek bir ihtimal - kaç kişi düzenli olarak arşivini yeni ortamlara aktarıyor? Veya fotografları bir buluta yüklediysek, bugünkü şirketlerin kaçı 50 yıl sonra hala var olacak? Bir buluta yüklenen terabyte'ların başka bir buluta transferi ne kadar kolay olacak? Lafı uzatmayayım, dijital arşivleme büyük bela, çünkü sürekli bakım istiyor.

Dedem vefat ettiğinde ikinci cihan harbinden* kalan bir tomar siyah beyaz fotografı ve negatifi arşive kaldırdım. Geçen haftasonu bir akraba için arşivdeki bu fotografı bastıktan sonra bir önceki yazımdaki temaya çok benzediğini fark ettim; bu süreklilik hoşuma gittiği için de benim için çok özel bu fotografı paylaşayım dedim. Dedem savaşta 5 yıl boyunca Rusya cephesindeymiş. Dile kolay, gençlik çağında 5 uzun yıl! Muhtemelen Kafkasya'dan eve mektup yazarken bir arkadaşı bu kareyi çekmiş. Ve bir zarfın içinden çıkan bu negatiften ben 75 yıl sonra baskı yapıyorum. Bence müthiş. Bugün en güzel hatıralarını cep telefonlarına kaydedenlerin torunlarına hiçbir şey kalmayacak maalesef.

* Böyle demeyi seviyorum :)

Meraklısı için birkaç teknik detay:
6x9cm negatifle ilgili hiçbir bilgi yok. Film muhtemelen köşebaşındaki dükkanda yıkanmıştı.


Negatif biraz puslu fakat gelin görün ki sadece 10 dakikamı alan son derece kolay bir baskı oldu. Yakın zamanda elime geçen ve bir süre önce hakkında yazdığım Focomat 2c agrandizöre biraz da bu 6x9cm negatifleri basabileceğim için sevindim. Ondan önce ancak kontakt baskılar yapabiliyordum.

Bu baskıda yeni bir kart banyosu denedim. Ham kimyasallardan Ansco 130 formülünü hazırladım (merak eden web'de formülü bulabilir). Bu formülün bir iddiası çok uzun ömürlü olması. Mesela Dektol'ün ömrü 24 saat iken Ansco 130 için ömür biçemiyorlar, hep çalışıyor diyorlar. Göreceğiz bakalım. Yalnız bu sıcaklarda  önce buharlaşarak uçup gidecek gibi.

Fiber tabanlı 24x30cm ebatlarındaki Ilford MGIV karta yaptığım baskı "Kal" banyosundan çıktıktan sonra:

Büyütmek için tıklayın

13 Ağustos 2013 Salı

Yalnız Satranççı

İstanbul Satranç Derneği, Beyoğlu, 2008
Satranç sevdalısı bir dostum beni 5 yıl önce İstanbul Satranç Derneği'nin Beyoğlu'ndaki eski yerine götürdü. Yüksek ahşap kapıdan içeri girdikten sonra holde oturan, kalın bir palto giymiş amcayı işaret ederek "Seni Osep abiyle tanıştırayım. Osep abi eski fotografçıdır"dedi. Osep Minasoğlu ile bu vesileyle tanıştım. Birkaç dakika ayaküstü sohbet ettik, o da eski günleri biraz anlattı. O zamanlar adını sanını daha önce hiç duymamıştım. Osep Bey'in 60'lı yılların meşhur "Stüdyo Osep"inin sahibi olduğunu, o dönemin Yeşilçam yıldızlarının fotograf için hep ona gittiğini, Türkiye'ye ilk renkli filmi kendisinin getirdiğini  ve nice diğer ayrıntıyı hep sonra öğrendim. Bir ara Osep Bey'in portresini çekmeyi çok istedim, ama bir bakımevine taşındığını duyunca rahatsız etmeyeyim dedim. Bilemiyorum, gitseydim belki de sevinirdi.

Osep Bey geçen hafta vefat etti. Bir teselli, "Stüdyo Osep" isimli kitabın yayınlanmış olması.

Yalnız bir satranççıyı derin bir analize dalmış halde çektiğim yukarıdaki fotografı Osep Bey'le ilk tanıştıktan az sonra, derneğin odalarında dolaşırken çektim. Keşke çekingenlik etmeseymişim, o gün Osep Bey'den de bana bir dakika ayırmasını rica etseymişim.

*Osep Minasoğlu ile ilgili intenette çokça haber var. Google'dan arayabilirsiniz.

Meraklısı için teknik meseleler:
Bugün  fotografın mutfak hikayesini de uzun uzun anlatayım. Bu sahne için 6x4.5'luk kareler çeken orta format rangefinder tipi makinada Kodak Tmax400 film kullandım, bunu da 1+1 sulandırılmış XTOL banyoda 10.5 dakikada yıkadım. XTOL'den biraz soğudum, uzun süredir de tercih etmiyorum. Kötü olduğundan değil aslında, niyesini ben de tam bilmiyorum :)


Bu negatifi biraz az pozlamışım. Masanın altında, adamın pantolonunda diz haricinde detay hiç yok. Ceketinde ise çok çok az var. Fazla poz, makul olduğu müddetçe, göz çıkartmıyor, ama film az pozlandı mı  gölgeler çok çabuk detaysız siyaha kayıyor.

Negatifi agrandizöre yerleştirip ışığı açtığımda ben de bu satranççı gibi önümdeki görüntüyü uzun uzun inceliyorum. Nasıl yapsak...nasıl yapsak?


Baskıda adamın yüzünü ve elini kaybetmemem lazım, oralar açık ve izleyici için erişilebilir olmalı. Aklımdan ilk geçen şey bu oldu. Bir de camdan dışarısının "dışarısı" gibi görünmesi lazım, yani bembeyaz olmamalı. Diğer yandan abartı yakmalarla da çok koyulaşmamalı.

Peki nasıl yapacağız? Düşündüğüm iki ilerleme şekli oldu:

Bir, ana pozu adama ve yakın çevresine (yani yüzü, ceketi, masanın altı) göre ayarlayıp ardından karenin geri kalan tonlarını bunun üstüne kurmak. Diğer bir deyişle, gölgeler için pozu belirledikten sonra karenin geri kalan kısmında istediğim tonları ilave pozlarla oluşturmak.

İki, karenin geneli, özellikle de duvarlar ve perde için iyi bir ana poz belirlemek, bu esnada da adamı maskelemek, muıhtemelen fazla açık çıkacak pencereleri de ilave pozlarla yola getirmek.

Öylesi mi kolay olur, böylesi mi derken ikinci yöntemde karar kıldım. Birkaç test şeridiyle işe koyuldum; bunların üçünü aşağıda görebilirsiniz.

ilk testler - büyütmek için tıklayın
En sağdaki şerit 14 saniye, ortadaki ise 11 saniye pozlandı. Ortadaki şerit doygun ama detay içeren siyahlar için minimum pozu verdi. 11 saniyenin altındaki her sürede siyahlar griye gitmeye başlayacak. 14 saniyelik pozda ise adam biraz koyu ama etrafı daha derli toplu tonlara sahip.

Sonra üçüncü bir deneme yaptım. Hem adamı, hem zemini hem de pencereyi dahil edecek bir şeridi 14 saniye pozlarken adamın üst gövdesini ve yüzünü tel ucunda bir blu-tack parçası ile 3 saniye maskeledim, akan zamanın geri kalanında da aynı blu-tack parçasını masanın altında, pantolon ve diz civarında gezdirdim (Nohutlu Pilav yazısında anlattığım gibi). Fena gözükmüyordu; bu şekilde tam kare bir baskı yaptım:


Evet, karenin alt kısmı iyi gözüküyor. Sıra pencerelerde. Burada da aklıma iki yol geldi. Ya daha önce hakkında yazdığım flaşlama yöntemi (Taş Kahve), veya camlara uygun kesilmiş bir maske kullanarak ilave poz. Camların şekli çok komplike olmadığı için burada ikinci yöntemi uyguladım. Marjörün üstüne 10-15cm yüksekliğinde bir kitap koydum, bunun da üstüne çöp olmuş bir fiber kart yerleştirdim. Bir kalemle bu karta düşen görüntü üstünde camların şeklini çizdikten sonra maket bıçağıyla aşağıdaki şekilde maskeyi kestim.


Peki, maske hazır (yapması en fazla 5 dakika). Şimdi, pencerelere ne kadar poz vereceğiz? Böyle testleri yaparken abartmaktan sakınmamak gerek diye düşünüyorum. Adı üstünde "test" ne de olsa. Yani negatife bakınca hissetiğin şey %100 ilave poz vermekse sen git %200'ü de dene, bakalım ne çıkacak. Belki karşına bir sürpriz çıkar, sen de bundan bir şeyler öğrenirsin şeklinde bir yaklaşım.

Bu maskeyi kullanarak iki deneme yaptım. Birinde pencereye %50 (yani ilave 7s), diğerindeyse %100 (14s) ilave pozlar verdim. Aşağıda sonuçları görebilirsiniz:

Pencere için denemeler (büyütmek için tıklayın)
14 saniyelik ilave pozda (sağdaki) dışarısı artık çok koyulaşmış bence...olmamış. Soldaki 7 saniyelik ilave poz almış testte ise "dışarısı" tam istediğim gibi. Neticede final baskı için aşağıdaki şekilde ilerlemeye karar verdim:


  1. Ana poz 14 saniye, bu esnada adamın gövdesi 3s maskelenecek, masanın altındaki kısımlarda ise maske akan sürenin kalanı boyunca gezdirilecek (kırmızı).
  2. Ardından camlara ilave 7s eklenecek. Kullanılan maske bu sırada hep çok hafif titretilecek ki belirgin bir iz oluşmasın (mavi)
  3. Son olarak, karenin üst kısmını hareketli bir karton parçası ile 5s daha pozlayarak koyulaştırmaya karar verdim (yeşil hattın üstü). Final baskı ile düz baskıyı karşılaştırarak bunun iyi mi yoksa kötü mü olduğu hükmünü okuyucuya bırakıyorum.

30x40cm fiber tabanlı Ilford Multigrade IV karta yaptığım baskıyı SPUR Straight Black kart banyosunda geliştirdim.

30x40cm fiber tabanlı Ilford Multigrade kart yıkamada (büyütmek için tıklayın)
Bugünlük de bu kadar dostlar. Işığınız güzel olsun ama pozlamalarınız eksik olmasın :)

3 Ağustos 2013 Cumartesi

Ege'nin Soğuk Denizi

Ayvalık, 2013
Ege'nin güzelim soğuk denizi. Hemen arkamda çam ağaçları, havada çam kokusu. Ufukta sıralanmış küme küme bulutları görünce biraderi kayalığın ucuna, poz vermeye yolladım.

Meraklısı için teknik meseleler:
Rolleiflex TLR makinada Kodak Tmax400 film kullandım. Evde ham kimyasallardan hazırladığım "Thornton's two-bath" olarak isim yapmış geliştirme banyosuyla filmi yıkadım.


Bu enteresan film banyosuyla ilgili bir yazıyı ileriye saklıyorum. Bugün bambaşka bir konudan, fiber kartı düzleme "sanatından" bahsedeceğim. Geçen sene şu yazıda bir yöntem anlatmıştım. O yöntemi 30x40cm ve üstü kartlar için kullanıyorum. Aşağıda ise daha küçük ebatlardaki kartları nasıl düzlediğimi göreceksiniz. Yine başka yerde duymadığım, okumadığım, kendi kendime uydurduğum bir yöntem bu ama mükemmel sonuç veriyor.

Bu düzleme işi için aslında sıcak pres makinaları var. Elimde ondan olsa kullanırdım. Ama benim  elime şu cihaz geçti:


Aletin "normal/beklenen" çalıştırılma şekli şöyle:  bir çek çekle yüzeyindeki suyu alınmış ıslak baskıyı aşağıdaki fotografta görülen parlak levhanın üstüne koyuyorsunuz (aynı fotograftaki kağıdı şimdilik yok sayın). Bezi üstüne gerdikten sonra fişi prize takıyorsunuz ve alet ısınmaya başlıyor. Bir süre sonra baskıyı çıkarttığınızda sadece kuru ve düz değil aynı zamanda parıl parıl parlayan bir fotograf çıkıyor. Fakat ben böyle aşırı parlak baskı yüzeyini sevmiyorum; kartın kendi kendine kuruduğu zamanki yarı parlak yüzeyini tercih ediyorum.

Birkaç deneyden sonra alternatif bir yöntem buldum. Baskıyı her zamanki gibi kendi halinde bırakarak kurutuyorum. Sonra en az bir gün boyunca kuru baskıyı ağır kitapların arasına koyup nispeten düz bir hal almasını sağlıyorum (yukarıdaki fotodaki baskı gibi).


Cihazın parlak levhasının üstüne mutfaklarda kullanılan bir yağlı kağıt koyuyorum, baskıyı da bunun üstüne yerleştiriyorum, böylece parlak levhanın kart yüzeyiyle doğrudan temasını kesiyorum.


Bezi de kartın üstüne gerdikten sonra fişi prize takıp cihazı ısıtmaya başlıyorum. 5-10 dakika bu şekilde fotograf ısınıyor. Süre dolduktan sonra bezi açıyorum ve sıcak baskıyı hemen ağır bir kitabın sayfaları arasına yerleştiriyorum, üstüne başka ağırlıklar yığıyorum. En az bir gün bu şekilde ağırlık altında beklettikten sonra baskıyı çıkarttığınızda dümdüz olduğunu, uzun vadede de inatla düz kaldığını göreceksiniz.

Burada anlattığım yöntemle düzlenmiş ve kenarları giyotinle düzgün kesilmiş Ilford MG IV kart. Kart banyosu SPUR Straight Black.
Burada bahsettiğim alet öyle her gün insanın karşısına çıkan birşey değil. Benim elime şans eseri, cömert bir insanın hediyesi şeklinde geçti. Hasbelkader bir yerde görürseniz kaçırmayın. Ve ilk işiniz bezleri çamaşır makinasına atmak olsun, çünkü içlerine muhtemelen yılların fixeri sinmiştir.