31 Ekim 2012 Çarşamba

Ilford Delta3200 - British Museum

British Museum, Londra, 2001

Geçen hafta değindiğim çalışmanın bir parçası olan başka bir kare. Yine fotograf çekmenin serbest, girişin ücretsiz olduğu muhteşem British Museum’da orta Amerika kültürü bölümü. Fotografın iskeletini oluşturan geometrik unsurlar beni oldum olası cezbediyor.  Konu çekici bir geometrik yapı içinde şöyle güzelcene eridiği zaman o fotografa uzun uzun bakabiliyorum.

Meraklısı için teknik bir muhabbet:
Bu yüksek hızlı filmler 3200 hızıyla pazarlanmalarına rağmen üreticinin yayınladığı teknik dökümanlar dikkatli okunursa kazın ayağının hiç de öyle olmadığı anlaşılır. Mesela Delta3200 teknik özellikler dökümanının ilk sayfasını dikkatlice okursanız, Ilford, bu filmin hızının kendi standart banyoları ID11 ile aslında ISO1000 olduğunu belirtiyor.  Benzer şekilde, Ergün Turan, piyasadaki bütün filmleri Kodak D76 banyosu ile bilimsel olarak incelediği “Siyah-Beyaz Negatif” adlı kitabında Tmax3200 için gerçek hızı ISO800, Delta3200 içinse ISO1000 olarak tespit ediyor*.  Uzun lafın kısası, D76 veya ID11 gibi normal hız veren bir film banyosu kullanıyorsanız basılabilir gölge detayı için Delta3200’ü EI 1000-1200 civarında pozlamak doğru olacaktır**.

Lakin insanoğlu anca hata yaparak akıllanıyor. Bu fotografı çektiğim dönemde başka hiçbir şey okumadan kutu üstünde ne yazıyorsa onu almışım, filmi EI3200’de pozlamışım J Aşağıda gördüğünüz gibi negatif son derece zayıf, gölge detayı hiç yok. Şansıma bu fotografta gölge detayı aramıyorum. Baskı içinse 5 numara kontrast filtresi kullanmam gerekti.


Microphen veya XTOL gibi hızı biraz arttıran banyolar ile EI 1600-2000 civarına çıkmak mümkün olabilir. Film hızını zorladığımız, push process denilen süreçte klasik gren yapısına sahip eski tip filmlerde D76/ID11 tipi banyoların sulandırılmadan - yani stok halde - kullanılması tavsiye edilirdi. Fakat Tmax ve Delta gibi yeni teknoloji filmlerde bunun tam tersi bir yöntem, yani fazla sulandırmak ve süreyi uzatmak öneriliyor. Mesele bayağı karışık aslında ve son söz söylenmemiş gibi; herkesin kendi testlerini yapmasında fayda var. Yine de başlangıç noktası olarak normalin iki katı sulandırma (mesela 1+1 yerine 1+2) ve %50-%100 süre artışı belirtiliyor***.  Bunların hiçbirini henüz denemedim. İlk fırsatta deneyip bir yazı konusu yapabilirim belki.

Peki Delta3200 gibi bir filmi kullanmak nasıl bir avantaj getirir? Kendim için konuşayım: ortalama koşullarda favori ISO400 filmimi 200 hızında pozluyorum (gerçek hızı da bence bu zaten). Yani Delta3200 ile 2.5 stopluk bir avantajım oluyor. Şimdi birçok iç mekanda EI200 hızındaki bir filmle poz f2.8 diyaframda yaklaşık 1/8 – 1/15 enstante çıkar. Dolayısıyla ISO1000 hızındaki bir film kullandığım anda 1/60 enstantane ile elden çekim yapabilecek duruma geliyorum (sayısal makinayla ISO bilmemkaçbine çıkıyorum ben yaa demeyin…bu blogun konusu değil o J). Örneğin Kapalıçarşı gibi rahat rahat tripod açamayacağınız bir mekanda bu son derece önemli bir avantaj. Orta format Delta3200 kullanarak Kapalıçarşı’da f2.8 diyafram ve 1/60 enstantanede çektiğim bir kare başka bir yazının konusu olsun…

20x25 ebatlarındaki fiber tabanlı Agfa MCC111’ye yaptığım baskı:


* Ergün Turan’ın kitabı çok başarılı ve son derece önemli bir referans kaynağı. Konuyla ilgiliyseniz kütüphanenizde bulundurmanızı tavsiye ederim.
** Banyo süresi olarak ISO3200 hızı için verilen süreyi kullanmanızı öneririm.
*** ”The Film Developing Cookbook”, Anchell & Troop, sayfa 61.



25 Ekim 2012 Perşembe

The Online Darkroom

Dear Reader,

If you have not arrived here from The Online Darkroom and you've been trying to decipher this blog with Google Translate, you can find translations of a couple of posts here.

In its original Turkish version I conceived this blog as a way of sharing my passion and what little information I have about film based photography and the darkroom, and hopefully encourage a few in my community. Never had I thought that there would be an international interest for my writing. Now that Bruce has asked me, I will try and translate some select posts once a month to be published on The Online Darkroom.

At this point I feel the urge to emphasize that I claim neither mastery nor authority. Most of the technicalities I write about I've learned from books and people far more knowledgeable than myself. I hope that the technical bits in my posts act as a useful starting point for the less experienced darkroom enthusiast. The key to improvement is further patient experimentation and adaptation to individual circumstances.

As a user of both digital and analog means I'm convinced that printing black&white film in a darkroom is still a valid and highly satisfying way of producing prints of superb quality and this should not be allowed to die without a fight :) Coexistence is the key word for me.

23 Ekim 2012 Salı

Kodak Tmax3200 - Elveda

British Museum, Londra - 2003

Birkaç hafta evvel Kodak, yüksek hızlı Tmax3200 filminin üretimini durdurduğunu açıkladı. Müze-insan ilişkisi üstüne yaptığım bir fotografik çalışmada yoğun olarak Tmax3200 kullanmıştım. Haliyle Kodak’ın kararı canımı sıktı. Grenli olmasına grenliydi ama şahsen ton paletini sevmiştim.

Şimdi elimizde yüksek hızlı film olarak Ilford Delta3200 kaldı. Delta3200 hem 35mm hem de orta format olarak üretiliyor (bir örneği burada: Orta format Ilford Delta3200). Önümüzdeki hafta 35mm Delta3200 kullandığım bir kareyi paylaşayım diyorum.

Buradaki fotograf British Museum’un Mısır bölümünde çekildi. İki kadın bir mumyayı dikkatle inceliyor. Londra’daki müzelere giriş bedava! Fotograf çekimi tripodsuz serbest! Yani daha ziyaretçi dostu bir ortam zor bulunur. Bizim İstanbul Modern’i düşünüyorum da, geçen Pazar gittiğimde güvenlikçiler duvardaki etiketin fotografını cep telefonuyla çeken adamın üstüne çullandılar “çekmeyin, çekmeyin!” diye.

Meraklısı için teknik bir muhabbet:
Bu filmi kullanmış olan kimle konuşsam yok 12000’de çektim, yok 25000’de çektim şeklinde yorumlar aldım. Valla nasıl bir film banyosuyla böyle hızlara ulaşıyorlar bilmiyorum ama ben Tmax3200’ü EI1200’de çekerdim. Negatiflerimde gölge detayı olsun istiyorum hep ve anca bu hızda çektiğimde tatminkar sonuçlar aldım (Delta3200 için de aynı şey geçerli). Zaten Kodak bu filmi P3200 olarak da adlandırılıyor. “P” nin anlamı Push, yani 3200 hız aslında zorlanmış bir hız demeye getiriyor. Bu makarada 1+4 sulandırılmış Tmax banyo kullandım, 20 derecede 12 dakika yıkadım.


35mm rangefinder tipi makinada 35mm optik kullandım.

Gren hakkında bir fikir vermesi için taramadan detay bir kesit:
Tmax3200 - baskıdan detay

20x25cm boyutlarındaki fiber tabanlı Agfa MCC111 karta yaptığım bir baskı:

17 Ekim 2012 Çarşamba

Apollon Tapınağı - Didyma

Apollon Tapınağı, Didyma, 2012

Yolunuz Didim civarına düşerse, Apollon Tapınağı’na mutlaka birkaç saat ayırmanızı öneririm. Bu iki devasa sütunun ihtişamını ve yapıdaki taş işçiliğinin güzelliğini görünce antik Helen uygarlığına tekrar şapka çıkarttım. Tapınağı o kadar sevdim ki, iki ayrı günde farklı farklı saatlerde gelip fotograflar çektim. Bu fotograf son akşamdan; artık ana siteden çıkmışız, tellerin arasından son bir bakış atıyorum, güle güle diyorum.

 Deklanşöre basmak için bulutun o konuma gelmesini, sütun başı için bir arka fon oluşturmasını bekledim. Zaten fotografın heyecanı da bu değil mi? Vizörden bakıyorsunuz ve Henri Cartier-Bresson’un çok güzel ifade ettiği gibi “…no…no…no….oui!!” diyorsunuz.

Meraklısı için teknik muhabbetler:
40 yıllık SLR makinada (Nikon F2)  105mm optik ve sarı filtre. Kodak Tmax400 filmi EI200’de pozladım, 1+1 sulandırılmış Ilford ID-11’de 9 dakika yıkadım.


Normalde filmin greniyle bir derdim yoktur. Hele hele Tmax400 zaten son derece ince grenli. Ama bu karenin 30x40 baskılarını ilk yaptığımda nedense greni biraz sert buldum. Nasıl anlatsam? Sütun sanki daha bir form kazanmalıydı, öne çıkmalıydı, ve gren sanki bunu biraz engelliyormuş gibi geldi. Filmin grenini baskıda azıcık yumuşatmak istediğim zaman aşağıda gördüğünüz el yapımı bir difüzor kullanıyorum. Yıllar önce kalınca bir telden halka yapmış ve siyah naylon kadın çorabından kestiğim parçayı kenarlarından halkaya dikmiştim.


Bu müthiş icadı kullanmanın değişik yöntemleri var. Mesela bütün poz boyunca kullanırsanız fotografın siyahının beyazlara aktığı yumuşak ve difüz bir sonuç elde edersiniz. Kadın portrelerinde “çok kötü çıkmışım yaa” zılgıtını yememek için bu şekilde kullanılabilir!

Pozun sadece bir kısmında kullanarak daha ara sonuçlar elde ediliyor: mesela %50 difüzersiz ve geri kalanında difüzerli bir baskı netice itibariyle difüz görünmeyecek ama onun yerine grenin sertliği biraz kırılacak. Yanlış anlaşılmasın, gren flulaşmıyor, baktığınızda yine görünüyor ama fotografın bütününde gren izlenimi biraz azalıyor. Anlatması zor, ekrandan görmek ise imkansız… en iyisi denemek ve doğrudan baskının kendisinde görmek.

Burada uyguladığım yöntem bu ikincisi oldu. Yalnız önce difüzerin yarattığı ışık kaybını ölçmek gerekiyor. Benim durumda tam 1 stop’luk bir kayıp olduğunu daha önce belirlemiştim (yani, örneğin poz için 10s belirlediysem, ful difüzer kullanma durumunda 20s pozlamalıyım). Bu baskıda test şeritleri ile poz için 20 saniyede karar kıldım, süreyi ikiye böldüm, kartı 10s difüzersiz, 20s de difüzerli (1 stop kayıp nedeniyle) pozladım.

Efsanevi fotografçı W. Eugene Smith’in de benzer bir yöntem kullandığını biliyor muydunuz? Bahsettiğim gibi, grenin sertliğini kırmak için sık dokunmuş tellerden yapılma eleğe benzer bir şey kullanıyordu.

Fırından yeni çıkmış, 30x40cm ebatlarındaki mat yüzeyli Ilford Multigrade warmtone karta baskı:


Kodak Rapid Selenium Toner ile güçlü bir selenyum ton versem nasıl olur acaba dedim ve 1+9 sulandırma oranında yaklaşık 15 dakika ful tonladım. Solda tonerle patlıcan rengine dönmüş baskı, sağda ise tonlanmamış baskı:







10 Ekim 2012 Çarşamba

Pavli Panayırı

Pavli Panayırı - 2012
Pavli Panayırı’nda dolanırken kendimi birdenbire davul ve zurnanın içinde buldum. Bir yandan fotograftaki bütün hareketli öğeleri, kolları, zurnaları, davulu, diğer lekeleri anlamlı bir bütünde toplamaya çalışmak, diğer yandan ışığı ve fotografa etkisini sürekli gözlemek ve değerlendirmek zor bir iş; biraz dans etmek gerekiyor J Gerçi başardık mı emin değilim. Filmi büyük bir heyecanla ve ümitle yıkamıştım. Sonra makarayı sudan çıkarıp incelemeye başlayınca biraz hayal kırıklığı oldu, karelerin hiç biri tam istediğim gibi çıkmamıştı.

Babaeski civarındaki Pehlivanköy’de 1910’dan beri her Eylül’de düzenleniyormuş Pavli Panayır’ı, ama benim için bir ilk oldu. Lunaparkvari bir ortam beklerken karşıma bambaşka bir şey çıktı. Evet, lunapark var, ama ondan da çok Roman vatandaşların canlı tuttuğu bir yaşam biçimi sürüyor panayır boyunca: bir nevi eve çevrilmiş sayısız römork yanyana dizilmiş, içerde çaylar içiliyor; çeşit çeşit eşyanın satıldığı bir pazar yeri; kazıklarda çevrilmiş kuzuların klarnet ve bira eşliğinde tüketildiği çadır lokantalar….neler yok ki.

Panayır deyince, Türkiye’de onyıllar içinde birçok panayır gezmiş, fotograflamış ve bunun kitabını çıkartmış, fotografçılığını çok beğendiğim Yusuf Darıyerli’yi burada anmam lazım. Ne kadar zor bir işin üstesinden geldiğini şimdi çok daha iyi anlıyorum. Sağda, linklerimde, Yusuf Darıyerli’nin web sitesine ulaşabilirsiniz.

Son olarak belirtmeden geçemeyeceğim. Ne kadar da çok fotografçı vardı! Ordu mübarek! Kendim de problemin bir parçası olduğum için şikayet edemeyeceğim tabii ki. Her sene böyle mi oluyor?

Meraklısı için teknik bir muhabbet:
35mm rangefinder tipi makinada 35mm optik. Kodak Tmax400 film EI200’de çekildi ve 1+1 sulandırılmış ID-11’de 9 dakika yıkandı. Özellikle kontrast ışıkta siyah beyaz filmi bolca pozlamakta fayda var.


Bugüne kadar test şeritlerinden bahsederken hep poz belirleme amaçlı konuştum. Bunlar kontrast belirleme amaçlı da kullanılabilir elbette. Adı üstünde “test” şeridi, neyi test etmek istiyorsak onun için kullanıyoruz.

Siyah beyaz kontrast filtresi kullandıysanız bunların 0’dan 5 numaraya kadar yarım numara aralıklarla geldiğini bilirsiniz (renkli agrandizör kafalarından bahsetmeyeceğim). Multigrade kart kullanarak bütün baskıyı tek bir kontrast filtresiyle basmak mümkün olduğu gibi aynı baskıda birden fazla kontrast filtresi de kullanılabiliyor. Bunun bir varyasyonu ara kontrast değerleri elde etmek için ard arda iki farklı filtre kullanmak. Bu baskıda böyle bir yöntem kullandım. Aşağıda yan yana koyduğum üç test şeridi üstünden anlatmaya çalışayım.


Önce 2.5 numara filtre ile kartı 20s pozlayarak en sağdaki test şeridini elde ettim. Kontrastı biraz düşük bulduğum için 3 numara filtre ve 18s’lik poz ile testi yineledim ve soldaki sonucu elde ettim. Bu da gözüme biraz fazla kontrastlı göründüğü için testi son bir kez daha tekrarladım, 10s boyunca 2.5 numara filtre, üstüne de 8s 3 numara filtre ile Ilford Multigrade kartı pozladım ve tam istediğim tonları elde ettim. Yani bir nevi 2.75 numara filtre kullanmış oldum J Ekrandan yukarıdaki fotografta bu farkları görmek çok zor. Taramadan sonra herhangi bir kontrast ayarı yapmadım, nasıl çıktıysa buraya öyle koydum.

Son bir nüans, ama önemli bir nüans ile bitireyim. 3 numara filtreye geçerken poz süresini biraz azalttığımı fark etmişsinizdir belki. Niye yaptım bunu? Şunun için: kontrastı arttırdığımız zaman öncelikli olarak koyu tonlar etkileniyor, bunlar daha da koyulaşıyor. Açık tonlar ise oldukları gibi kalmaya meyilli. Şimdi ben 2.5 numara filtre kullandığımda elleri havadaki adamın pantolonundaki gölgelerde çok az da olsa bir detay görüyordum. 3 numaraya geçtiğimde aynı poz süresini kullansaydım bahsettiğim gölge simsiyah olacaktı. Bunun yerine pozu biraz azaltarak bir yandan o gölgeyi korudum, diğer yandan poz azaldığı için açık gri alanlar (mesela adamın yüzünün güneş alan kısmı) biraz daha açık tona kaydı, dolayısıyla kontrast artmış oldu. Bilmem dinamiği anlatabildim mi?

Yıkama suyunda iki baskı




2 Ekim 2012 Salı

Eyüp'te Fatiha

Eyüp, 2007

Sırtımı Eyüp Camii'nin duvarına vermiş, bir yandan üç kadını göz ucuyla izliyor (halıyı yanlarında mı taşıyorlar ki?) bir yandan da imamın öğle namazı öncesi vaazına kulak kabartıyordum. İmam epey anlattıktan sonra nihayet "el-fatiha" dedi, yere oturmuş üç kadın ellerini havaya kaldırdı, ben de deklanşöre bastım.

Yanımdan o anda geçen ak sakallı bir yaşlı amca filmi sarmamdan fotograf çektiğimi anladı, durdu, selamınaleyküm delikanlı dedi, elini uzattı; ben elini sıktım, o da aşağıda geçen konuşma boyunca bir daha elimi bırakmadı, sürekli gülümseyen gözlerini gözlerimden ayırmadı.

Ak Sakallı Yaşlı Amca (ASYA): Nasılsın?
Ben: İyiyim.
ASYA: Abdestli misin?
Ben: (ne desem ki?) Evet
ASYA: Haydi gel o zaman namazı beraber kılalım.
Ben: (yanlış cevap vermişim, yalan söylemeyeceksin işte)....Sağol amca, gitmem lazım, işim var.
ASYA: Aaaa, olmadı şimdi bak....Namaz kılıyor musun sen?
Ben: (durum zorlaşıyor) Arada sırada.
ASYA: (birkaç saniye sustu, sonra).....Sen iyi bir çocuksun....ama bir kusurun var, tembelsin.
Ben: ................
ASYA: Fotografçı mısın?
Ben: Yok, amatör.
ASYA: Hobi yani.
Ben: Evet.
ASYA: Çok güzel. Az önce birisi yukarıdan senin de fotografını çekti, biliyor musun?
Ben: Hadi yaa?
ASYA: Her gün senin bir fotografın çekiliyor.
Ben: (jeton şimdi düştü)
ASYA: En son gün senin gene bir fotografını çekecek biri, çok güzel, renkli. O fotografı koltuğunun altına yapıştıracak, işte sen busun diyecek ve seni gönderecek.
Ben:..............
ASYA: Kim çekecek o fotografı, biliyor musun?....Azrail!
Ben: (sözün bittiği an)
ASYA: Ona göre......hadi eyvallah...

deyip, o son renkli fotografta güzel çıkmak icin namazını kılmaya gitti.

Esrarlı dakikalardı!

Meraklısı için bazı teknik detaylar:
Orta format Rolleiflex TLR makinada Ilford HP5 film. 1+1 sulandırılmış D76'da filmi 13 dakika yıkadım.


Orta formatta daha çok HP5 kullanmalıyım. HP5 en çok kullandığım TMAX400'e kıyasla biraz daha grenli ve bu özellikle 35mm'de daha belirgin, ama orta formatta gren farkı kayboluyor. Kaldı ki HP5'in kenar keskinliği muhteşem.

24x30cm boyutlarındaki plastik Ilford Multigrade karta yaptığım iki baskı:


Baskıları, farklı kenar çizgileri denediğim bir dönemde yapmıştım. İnsan deneme-yanılma'lar ile öğreniyor. Beğenirsen kullanırsın, beğenmezsen en azından bir şeyler öğrenmiş olursun.