25 Temmuz 2012 Çarşamba

Priene

Priene - 2012

Dağlık Dilek yarımadasının güney yamaçlarından birine, harika bir ortama kurulmuş Priene antik kentinin eteklerinde eskiden denize girilebiliyormuş. Büyük Menderes’in taşıdığı alüvyonlar binlerce yıl içinde denizi kilometrelerce batıya itmiş. Eskiden deniz gören Priene şimdi Büyük Menderes ovasına bakıyor.

Baskıyı dokulu Ilford Multigrade Art 300 karta yaptım ve yukarıdaki fotografı bu baskıdan taradım. Dikkatli bakarsanız dokunun izleri belli oluyor.

Meraklısı için bazı teknik detaylar:
Kodak’ın önerisi Tmax400 filmi ISO400’te çekmek ve 1+1 sulandırılmış ID-11’de 10 dakika 15 saniye yıkamak şeklinde. Ben de uzun yıllar filmleri üreticilerin verdiği hızlarda kullandım. Ama yaptığım testlerden ve karşılaştırmalardan sonra anladım ki az pozluyormuşum ve fazla yıkıyormuşum. Tmax400’ü bir stop fazla pozlayarak (yani pozometreyi EI200’e getirerek) ve 9 dakika yıkayarak çok daha iyi negatifler elde ettiğimi gördüm. Çok daha iyi negatiften kastım, düz bir baskıda zengin gölge detayı ve patlamamış beyazlar.

Büyütmek için tıklayın

Kullandıkça, Ilford’un yeni Art 300 kartını daha çok seviyorum. Yüzey dokusundan bir detay daha göstereyim (19 Nisan tarihli Çin Seddi fotografında bir örneğini göstermiştim).

Ilford Multigrade Art 300 - yüzeyden detay...ışık açısı dokuyu iyice ortaya çıkacak şekilde ayarlandı

Böyle tarihi mekanlarda eski, mekanik, ama harikulade bir sabit objektifi olan orta format Rolleiflex TLR ile gezmek ve fotograf açıları aramak benim için büyük bir keyif.

Fotograf için kullandığım Rolleiflex makina, baskıyı yaptığım Meopta Opemus agrandizör..ve baskı


18 Temmuz 2012 Çarşamba

Taylan Bağcı - Karanlıkoda

Taylan Bağcı - 2012

Beyoğlu’nda Kumbaracı Yokuşu’ndan aşağıya doğru dönerseniz 50m sonra sağda “KARANLIKODA – DARKROOM” tabelası asılı çift katlı bir bina görürsünüz. Taylan Bağcı ve birkaç fotografçı arkadaşı bu mekanı yaratmış, ortaklaşa kullanıyorlar: ilk katı küçük bir sergi alanı, ikinci katı ise karanlıkoda olarak. Taylan en son bir üniversitenin mahzenlerinde kir pas içinde bir Durst M800 agrandizör bulmuş, tertemiz yapmış ve kullanıma sokmuş. Biz bu fotograf için gittik Durst'u biraz asıl işlevinin dışında, yüzü aydınlatan ışık kaynağı olarak kullandık. Taylan'ın yeni denediği Gum Bichromate baskı yöntemiyle elde ettiği ilk sonuçlar soldaki ipte asılı.

Fırsat doğdukça, ki çok da olmuyor bu ne yazık ki, karanlıkoda erbabının karanlıkodada portresini çekmeye çalışıyorum. Bu fotograf da o küçük serinin bir parçası.

Bu arada, Taylan da bir karanlıkoda blogu yazıyor…sağda link’lerimde bulabilirsiniz.

Taylan Bağcı - 2012

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Puşkar'ın maymunları - Hindistan


Bizim sokaklarımızda nasıl kedi köpek var, Hindistan'daki Puşkar'ın sokaklarında da bu maymunlar cirit atıyor. Yiyeceğinizi çaldırmadığınız sürece çıkarttıkları tantanaları izlemesi çok keyifli. Bu karedeki grup da bir süre ortalığı toz duman etti, ama sonunda sakinleşip duvarın üstüne mükemmel bir şekilde dizildiler. Yani ben yönlendirseydim onları daha iyi dizemezdim...

Meraklısı için bazı teknik detaylar:
35mm makina ve 180mm teleobjekif. Ilford FP4+ filmi ID-11 film banyosunda yıkadım.


Bugünkü "iyi negatif" anlayışıma göre bu negatif en az bir stop daha poz istermiş. Şöyle gölgeler biraz daha dolu olsun isterdim. Lakin baskı aşamasında kontrastlı kart kullanarak yine de gayet tatminkar sonuç elde edilebiliyor.

30x40cm fiber tabanlı karta sepia tonlanmış baskı

Fotografı güçlendirebileceğini düşündüğüm için 30x40cm'lik fiber karta yaptığım bir baskıyı sepia tonladım (çok ender yaptığım bir şey). Siyah beyaz fotografı tonlama, üstüne ayrı kitaplar yazılan bir konu, çünkü çok fazla varyasyon var.

Sepia, en basit tonlama şekillerinden bir tanesi. Sirkeci'den hazır bir set alıyorsunuz (mesela Tetenal Triponaltoner), bunun içinden çıkan kullanma talimatını takip ederek ilk sonuçları çabucak elde edebiliyorsunuz. Ama benim naçizane iki önerim olacak. Tonlama setinden iki kimyasal grubu çıkıyor. Birisi ağartma (bleach), diğeri ise tonlama için kullanılıyor. Önce fotografı ağartma banyosuna daldırıyorsunuz. Burada fotograf açık tonlardan koyu tonlara doğru ilerleyerek ağarıyor, sonunda nerdeyse kayboluyor, sadece çok silik bir iz kalıyor. Ardından, kartı iyice yıkadıktan sonra tonlama banyosuna daldırıyorsunuz ve burada birkaç dakika içinde fotograf sepia rengi ile tekrar ortaya çıkıyor. Hatta tonlama banyosunu oluşturan iki kimyasalın oranlarını değiştirerek açık sarıdan koyu kahverengiye kadar sonuçlar elde edebiliyorsunuz.


İlk önerim ağartma banyosu için. Kullanma kılavuzundaki oranları kullanırsanız ağartma banyosu fotografa çok hızlı etki ediyor. Eğer en koyudan en açık tonlara kadar herşey sepia olsun diyorsanız sorun yok, öyle kullanın. Ama kimi zaman, hatta bence çoğu zaman, koyu tonların siyah kalması, sadece açık tonların hafif bir sepia rengine dönmesi daha güzel oluyor. İngilizce literatürde buna "split toning" diyorlar. Bunun kontrol edilebilir olması için ağartma banyosunun çok daha yavaş işlemesi gerekir, yani kılavuzda yazandan çok daha seyreltik bir ağartma banyosu kullanmalıyız. Mesela önerilenin onda biri ile ilk denemeler yapılabilir.


İkinci önerim de şu: tonlama tamamlandıktan sonra kartın yüzeyi sabunumsu bir hal alabilir. Suyla kartı iyice yıkadıktan sonra birkaç saniye stop banyosuna daldırmanız yüzeyi tertemiz etmek için yetecektir. Ardından fotografı normal yıkama sürecinden geçirmeniz kafi.

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Savaşa Hayır

Tahtakale, İstanbul
"Kötü bir barış, iyi bir savaştan iyidir" - Aleksandr Sergeyeviç Puşkin

Meraklısı için bazı teknik detaylar:
35mm rangefinder tipi makinada 35mm optik. Kodak TMAX3200 filmi TMAX banyosunda yıkadım. Filmi ISO3200 hızında değil de en az bir stop daha düşük hızda çekmek gölge detayları açısından daha iyi sonuç veriyor.

Bu negatifin olduğu makarayı ISO1200'de çekmişim mesela. Bu haliyle bile biraz daha poz istermiş sanki. Gerçi ben de poz ölçümünü düzgün yapamamış olabilirim.

Aşağıdaki baskıyı 30x40cm boyutlarındaki plastik karta yaptım.