|
Karaköy - 2011 |
Karaköy limanına demirlemiş devasa seyahat gemilerinin
önünde İstanbul’un günlük yaşamı devam ediyor.
Meraklısı için bazı teknik detaylar:
40 yıllık mekanik bir 35mm makina ve üstünde son derece
kompakt 45mm sabit optik. Ilford Delta100 filmi XTOL film banyosunda yıkadım.
İstek üzerine çok temel bir konudan, test şeritlerinden
bahsedeyim biraz. Test şeridi gayet basit bir şekilde fotoğraf kartına ne kadar
ışık düşüreceğimizi, yani kartı ne kadar pozlayacağımızı anlamak için
kullandığımız bir deneme yanılma yöntemi. Diyelim ki agrandizöre negatifi
yerleştirdiniz ve görüntüyü netlediniz (23 Şubat tarihli postada “marjördeki
görüntü” fotosu). Benim kullandığım yöntemi anlatayım. Kutusundan çıkarttığım
fotoğraf kartından uygun büyüklükte şeritler kesiyorum, mesela 5 tane. Her
birini fotoğrafta önemli bulduğum noktaya koyuyor ve yine her birini farklı
uzunlukta pozluyorum. Şunun gibi:
|
Test şeritleri |
Soldan sağa doğru sırayla 10, 14, 20, 28 ve 40 saniye
pozladığım bu şeritler bana farklı poz sürelerinin görüntüye etkisi hakkında
fikir veriyor. Yukarıda dediğim gibi, bu bir deneme yanılma işi. Bu 5 şeridin
hepsi çok koyu veya hepsi çok açık da olabilirdi. Bu durumda, aynı zaman aralığında kalmak
istiyorsak agrandizör objektifinin diyaframını kapayarak/açarak karta düşen
ışığı azaltmamız/arttırmamız ve yeni bir test şeridi serisi yapmamız
gerekecekti (alternatif olarak 10s’den az veya 40s’den fazla poz süreleri de
kullanabilirdik elbette). Veya mesela 14s’lik pozda fazla açık, 20s’lik pozda ise fazla
koyu bir görüntü oluşsaydı, o zaman da ikisinin arasında değerler içeren daha hassas bir
test serisi yapmak düşünülebilirdi, mesela 15, 17 ve 19s gibi.
Test şeritlerindeki bir diğer parametreyse kontrast. Yani
multigrade (farklı filtrelerle farklı kontrast veren) kart kullanıyorsanız
uygun kontrastı bulana kadar yine benzer bir yöntemle ilerlemek gerekiyor.
Fiber tabanlı kartların bir özelliği var. Kuruduklarında
ıslakken göründüklerinden daha koyu olabiliyorlar. Mesela mat kartlar bundan
çok etkileniyor. Kuruduklarında ciddi koyulaşmakla kalmıyor, kontrastları da
düşüyor. O yüzden bazen çok çok fena sürprizlere uyanabiliyoruz. Akşam süper
bir fotoğraf basmışız, onca emek ve zaman, son yıkamadan çıkartıp kurumaya
bırakıyoruz, sonra sabah bir kalkıyoruz, kuru fotoğraf koyulaşmış ve berbat
olmuş, bütün çaba çöpe gitmiş. Bu sürprizleri bizzat yaşadığım için internetten
okuduğum bir öneriyi uyguluyorum artık: mikrodalga. Hakikaten çok etkili. Test
şeritlerini eski bir gazete parçasının üstüne dizip mikrodalgaya koyuyorum, 30
saniye sonra kupkuru çıkıyorlar. Böylece poz ve kontrasta kuru fotoğraf
üstünden karar verebiliyorum.
Mikrodalgadan yeni çıkmış, 20 saniye pozlanmış test şeridi
tam istediğim tonları veriyor:
30x40cm ebatındaki 3 numara Ilford Galerie’ye bastığım iki
fotoğraf. Siyah çerçeveli/çerçevesiz karar veremediğim için iki türlüsünü de
bastım:
Tabii fotoğraflara böyle ekrandan bakmak ile kendi
ürettiğimiz fotoğrafı elimize alıp tutmak arasında bir algı farkı var,
ikincisinin verdiği bir haz var. Bunu deneyimlemek öyle tahmin edildiği gibi
veya lanse edildiği gibi zor bir şey de değil.