26 Nisan 2012 Perşembe

Kadıköy - Hedef Balonlar

Kadıköy - 2012

Kadıköy-Moda sahil hattından bir kare. Bir kompozisyon kurup (baloncu) ondan sonra bekleyerek bunu başka bir görsel ayrıntıyla “taçlandırmak” (bisiklet) benim sürekli kaçmaya çalıştığım bir fotoğraf tarzı aslında. Yani fotoğraf çekerken kendimi zihinsel olarak bu modda yakaladığım zaman şöyle bir silkinmeye çalışıyorum. Niye? Çünkü bu bir formül: kompozisyonu kur, o köşeye de adam geldi mi deklanşöre bas. Bir fotoğrafın üretiminin formüle dayanması beni rahatsız ediyor. O zaman fotoğrafta gördüğüm şey konu değil, formülün uygulanışı oluyor. Neticede bu fotoğraf bir özeleştiri J

Bazı teknik detaylar:
Rangefinder tipi makina, 50mm optik ve Kodak Tmax400 film. Çıktığı günden beri Tmax400’ün bu yeni versiyonunu (TMY-2) çok severek kullanıyorum. Ondan önce Kodak TriX’le uzun bir beraberliğimiz oldu J Her şeyin iyisi var kötüsü var, ama ilginçtir, kötü siyah beyaz film pek yok gibi. Piyasadaki birçok filmi az veya çok kullanmışımdır ama sadece ikisine veya üçüne kanım kaynamamıştır; o da zaten benim şahsi görsel tercihlerimden dolayıdır.


Müdahalesiz ilk baskıda Ilford Multigrade Warmtone kartı 3.5 numara kontrast filtresiyle 22 saniye pozladım.

Düz baskı
Kenarları birazcık toparlamak ve gökyüzünü homojenleştirmek için bir kartonla aşağıdaki ek pozları verdim. Baskı planında, kırmızı hattın üstüne 6s, yeşil hattın soluna 3s, mavi hattın sağına 4s, sarı hatların altına doğru 3’er saniye, ve en son sağ üst köşeye çok az daha ton vermek için mor hattın üstüne doğru 1-2 saniye daha.

Baskı planı
Islak baskı:




19 Nisan 2012 Perşembe

Ilford Multigrade Art 300

Çin Seddi - 2009

Birkaç hafta önce, Türkiye’ye giriş yapmış iki kutu 24x30cm Ilford Multigrade Art 300 paketinden birini kaptım J Ilford’un yeni çıkan bu kartını aylardan beri Sirkeci’de soruyordum zaten. İlk baskılarımı da geçenlerde yaptım, izlenimlerimi paylaşayım dedim.

Art 300’ün başlıca özelliği dokulu bir kart olması. Elinize aldığınızda ipekimsi bir dokusu var. 
Kartın yüzeyinden detay
Birkaç yıl öncesine kadar Kentmere Art Classic adında bir kart vardı. Art 300 onun yüzeyine çok benziyor. Zaten bir süre önce Ilford Kentmere’i satın almıştı. Oradan gelen bir tecrübeyi kullanmış olabilirler. Kart dokulu olduğu için her fotoğrafa uymuyor bence, çünkü yüzeyi dikkat çekiyor ve konunun önüne geçebiliyor. Ama yüzey dokusu bir şekilde konu ile uyumlu olduğu zaman fotoğrafın etkisi daha da güçlü olabiliyor. Örneğin, Çin Seddi fotoğrafını normal parlak karta da bastım, fakat Art 300’e yaptığım baskı daha etkileyici duruyor. Çok ince detaylar dokuda kaybolduğu için bu Çin Seddi fotoğrafındaki “S” eğrisi gibi belirgin geometrik formlara ihtiyaç var diye düşünüyorum.


Kartın en büyük dezavantajı fiyatı. Normalde 50 kart olan kutuda sadece 30 tane var. Tek bir kartın fiyatı şu anda yaklaşık 5 TL’ye geliyor! Sağlık olsun. Bizlere yeni ve sıradışı bir seçenek sunan Ilford'a teşekkür ediyorum.

İlk fırsatta bu Çin Seddi baskısının bir örneğini Sirkeci’de Pamuk Ticaret’e bırakacağım. Dileyenler orada görebilirler.

Kart hakkında detaylı bilgilere buradan ulaşabilirsiniz: Ilford Multigrade Art 300


12 Nisan 2012 Perşembe

Fethi Sabunsoy - Ustaya Saygı

Fethi Sabunsoy - Nisan 2006
15 Nisan 2007’de genç yaşta kaybettiğimiz ve özlemle andığım fotografçı Fethi Sabunsoy. Bu fotografı ölümünden tam bir yıl önce, Nisan 2006’da, Çukurova üniversitesinin karanlıkodasında, güzel bir baskı seansından sonra çektim. Bu hafta Fethi Sabunsoy’un (ve benim) memleketim Adana’da, Taş Mekan’da, bir anma sergisi düzenlenecek.

Benim kendimi en yakın hissettiğim fotografçı tipi, fotoğrafçının fotografçısı diye de tanımlanan tip. Ne bileyim, Lartigue gibi, Kertesz gibi, Friedlaender gibi, ömrünün son dönemlerindeki Atget gibi, öyle iddialı büyük projelerin peşinde koşmaktansa, hayatın içindeki sıradan gibi gözüken anların ve durumların güzelliğini hissedebilen ve fotoğrafını çekmekten gocunmayan fotografçılar. Fethi Sabunsoy, her ne kadar özellikle Kahvehaneler çalışması ile tanınmış olsa da, benim için hep böyle bir fotografçı oldu. Amatör ruhunu hiç kaybetmedi.

"Kahvehaneler" çalışması ve kısa yaşam öyküsü için:  http://www.fotoritim.com/yazi/fethi-sabunsoy--kahvehaneler

Fotograf değiş tokuşunu (veya hediye olarak kabul etmeyi J) çok severim, arşivimde başka fotografçıların da işleri olsun isterim. Ne de olsa iyi fotoğrafa bakmaktan haz alıyorum. Arşivimden, Fethi ustanın hayattayken hediye ettiği kahvehane fotoğraflarından birkaç tanesini bu vesileyle paylaşmak istiyorum. Bunlar, 18x24 cm ebatındaki Forte Polywarmtone karta bir inci güzelliğindeki kendi özgün baskıları. Fethi Sabunsoy’un usta bir karanlıkoda zanaatkarı olduğunu eklememe gerek yok sanırım.




Oldukça meşhur bir fotografı:

Bu fotografın arka yüzünden:

Verso

5 Nisan 2012 Perşembe

Karaköy limanı

Karaköy - 2011

Karaköy limanına demirlemiş devasa seyahat gemilerinin önünde İstanbul’un günlük yaşamı devam ediyor.

Meraklısı için bazı teknik detaylar:
40 yıllık mekanik bir 35mm makina ve üstünde son derece kompakt 45mm sabit optik. Ilford Delta100 filmi XTOL film banyosunda yıkadım.


İstek üzerine çok temel bir konudan, test şeritlerinden bahsedeyim biraz. Test şeridi gayet basit bir şekilde fotoğraf kartına ne kadar ışık düşüreceğimizi, yani kartı ne kadar pozlayacağımızı anlamak için kullandığımız bir deneme yanılma yöntemi. Diyelim ki agrandizöre negatifi yerleştirdiniz ve görüntüyü netlediniz (23 Şubat tarihli postada “marjördeki görüntü” fotosu). Benim kullandığım yöntemi anlatayım. Kutusundan çıkarttığım fotoğraf kartından uygun büyüklükte şeritler kesiyorum, mesela 5 tane. Her birini fotoğrafta önemli bulduğum noktaya koyuyor ve yine her birini farklı uzunlukta pozluyorum. Şunun gibi:

Test şeritleri
Soldan sağa doğru sırayla 10, 14, 20, 28 ve 40 saniye pozladığım bu şeritler bana farklı poz sürelerinin görüntüye etkisi hakkında fikir veriyor. Yukarıda dediğim gibi, bu bir deneme yanılma işi. Bu 5 şeridin hepsi çok koyu veya hepsi çok açık da olabilirdi. Bu durumda, aynı zaman aralığında kalmak istiyorsak agrandizör objektifinin diyaframını kapayarak/açarak karta düşen ışığı azaltmamız/arttırmamız ve yeni bir test şeridi serisi yapmamız gerekecekti (alternatif olarak 10s’den az veya 40s’den fazla poz süreleri de kullanabilirdik elbette). Veya mesela 14s’lik pozda fazla açık, 20s’lik pozda ise fazla koyu bir görüntü oluşsaydı, o zaman da ikisinin arasında değerler içeren daha hassas bir test serisi yapmak düşünülebilirdi, mesela 15, 17 ve 19s gibi.

Test şeritlerindeki bir diğer parametreyse kontrast. Yani multigrade (farklı filtrelerle farklı kontrast veren) kart kullanıyorsanız uygun kontrastı bulana kadar yine benzer bir yöntemle ilerlemek gerekiyor.

Fiber tabanlı kartların bir özelliği var. Kuruduklarında ıslakken göründüklerinden daha koyu olabiliyorlar. Mesela mat kartlar bundan çok etkileniyor. Kuruduklarında ciddi koyulaşmakla kalmıyor, kontrastları da düşüyor. O yüzden bazen çok çok fena sürprizlere uyanabiliyoruz. Akşam süper bir fotoğraf basmışız, onca emek ve zaman, son yıkamadan çıkartıp kurumaya bırakıyoruz, sonra sabah bir kalkıyoruz, kuru fotoğraf koyulaşmış ve berbat olmuş, bütün çaba çöpe gitmiş. Bu sürprizleri bizzat yaşadığım için internetten okuduğum bir öneriyi uyguluyorum artık: mikrodalga. Hakikaten çok etkili. Test şeritlerini eski bir gazete parçasının üstüne dizip mikrodalgaya koyuyorum, 30 saniye sonra kupkuru çıkıyorlar. Böylece poz ve kontrasta kuru fotoğraf üstünden karar verebiliyorum.

Mikrodalgadan yeni çıkmış, 20 saniye pozlanmış test şeridi tam istediğim tonları veriyor:

30x40cm ebatındaki 3 numara Ilford Galerie’ye bastığım iki fotoğraf. Siyah çerçeveli/çerçevesiz karar veremediğim için iki türlüsünü de bastım:

Tabii fotoğraflara böyle ekrandan bakmak ile kendi ürettiğimiz fotoğrafı elimize alıp tutmak arasında bir algı farkı var, ikincisinin verdiği bir haz var. Bunu deneyimlemek öyle tahmin edildiği gibi veya lanse edildiği gibi zor bir şey de değil.