9 Kasım 2014 Pazar

Atlı - Trinidad

Trinidad, Küba, 2005

Bugüne kadar fiber kartların yıkanması ile ilgili hiçbir şey yazmamışım. O kadar da önemli bir mesele halbuki. Tamam, fiber kartları uzun yıkamak gerektiğini hepimiz biliyoruz ama işi abartıp anlamsız su israfını da engellesek fena olmaz. Sabitleme banyosu (fixer) ile ilgili varyasyonlara bu yazıda girmeyeceğim, önerilen sabitleme metotlarından birini kullandığınızı varsayacağım.

Evet cancağızlarım, bir resim bin kelimeye bedelmiş. Aşağıdaki grafik bence söylenmesi gereken her şeyi açık ve net bir şekilde söylüyor.

Büyütmek için tıklayın

Grafiğin kaynağı: "The Art of Enlarging", David Vestal*. Kitapta analiz uzun uzun anlatılıyor, bir sürü kart fixer'den sonra farklı sürelerde yıkanıyor ve sonra bunların her birinde kalan hipo miktarı - yani, yıkamaya rağmen kartın dokusunda hapsolmuş miktar - kimyasal bir yöntemle belirleniyor.

Piyasada Kodak Hypo Clearing Agent veya Ilford Washaid benzeri yıkamayı hızlandıran kimyasallar var. Ben bunlara bu yazıda kısaca YY (Yıkama Yardımcısı, yani Washing Aid) diyeceğim. Grafik çok net: YY kullanılmadan 2 saat boyunca yıkanan kartın dokusunda kalan hipo (fixer) miktarı, birkaç dakika YY'den geçirilmiş ve sonra 5 dakika yıkanmış kartta kalandan daha fazla! Bu grafiği gördükten sonra YY kullanmamak bence günah :)

Ben şöyle yapıyorum. Fixer'den çıkmış baskıyı kısa bir süre yıkıyorum. Baskının olduğu leğene 4-5 kez biraz su doldurup boşaltmak kadar basit bir şey bu. Sonra leğene YY boca edip, biraz leğeni sallıyorum ve karanlıkodaya dönüyorum. En az 10 dakika böylece YY'de geçmiş oluyor. Ardından YY'yi  kendi kabına aktarıp leğene tekrar birkaç kere biraz su doldurup boşaltıyorum ve sonra işime gücüme dönüyorum. 1-2 saatlik bir süre zarfında arada bir leğendeki suyu yeniliyorum. Vakit geç ise baskıyı sabaha kadar suda tuttuğum da oluyor. Bu şekilde baskının arşivsel kaliteye geldiğini ümit ediyorum.

Bu arada, YY için hazır ürüne para harcamaya gerek yok. Altı üstü 1 litre suya 20g sodyum sülfit atıp karıştıracaksınız, o kadar. Film için de kullanmak istiyorsanız buna 2 gram sodyum bisülfit (veya sodium metabisülfit) dahil edin. Bunlar İstanbul Sirkeci'deki kimyacılarda rahatlıkla bulunabiliyor. 1 kilo sodyum sülfit son aldığımda 5 liraydı!

Son olarak, benim karşıma çıktığı için sizin de başınıza gelebilecek bir "probleme" değineyim. 20g sodyum sülfit ile hazırlanmış YY'den geçirilmiş baskı bütün yıkama işleminden sonra kuruyunca bazen üstünde çok ince, toz benzeri bir katman kalabiliyor. Sudaki kalsiyum baskının üstüne çökeliyor diye anlıyorum. Hazır YY'lerde bunu engelleyen ilave kimyasallar var, ama benim de çözümüm son derece basit: bakkaldan alınan renksiz sirke. Yıkamanın en sonunda baskının üstüne sirkeyi boca edip 1-2 dakika içinde tutuyorum, biraz yüzeyini ovalıyorum falan. Sirkeyi geri kendi kabına döktükten sonra yine birkaç kez suyla yıkanan baskı kuruyunca yüzeyi pırıl pırıl oluyor.

Bakkaldan alınabilecek limon tuzunu YY'ye ilave ederek de çözüm sağlanıyor diye duydum, ama ben henüz denemedim. Sizlerin bu konuda farklı bilgi veya deneyimleriniz varsa duymak isterim.

Büyütmek için tıklayın

Bu fotografın negatifi (Kodak Tri-X, 4.5x6cm format) gayet güzel olmasına rağmen baskısı bana zor geliyor. Gölge ve aydınlık dengesi için çok hassas bir nokta var. Arşivdeki eski 30 x 40cm baskıya baktım geçen gün; cık dedim, hangi kafayla basmışım bunu dedim. Dün sabah altıda karanlıkodanın yolunu tuttum, bir kez daha 30 x 40cm Ilford Multigrade Warmtone karta baskı için ter döktüm. Ahh, ne güzeldir sabahın karanlığında karanlıkodaya girmek, CD'çalara Bach koyup sesi kısığa almak ve fotograf basmak. Neyse, bu sefer tam istediğim gibi oldu. Baskıyı bir de 3 dakika selenyum tonerden geçirdiğim vakit hava artık aydınlanmıştı...balkona çıkıp fotografını çekmek kalmıştı geriye.

* Kısa alıntılar OK'dir diyor kitapta, o yüzden copyright sıkıntısı olmaz umarım. Grafikteki yazılar orijinalinde tabii ki İngilizce. Ben oraları kesip türkçesini yazdım. Yüz kızartıcı bir suç mu işliyorum, emin değilim. Bilginin Türkçe konuşan dünyada yayılması için bedavaya uğraşıyorum şunun şurasında.

4 Kasım 2014 Salı

At Üstünde

Yer, tarih ve fotografçı bilinmiyor

Yaş kaç acaba? Yüzüne bakınca tam kestiremiyorum. Yirmi, artı eksi üç yıl olabilir. O halde 1940'lar civarı olmalı. Cepheden köye ve çiftliğe izinli döndüğü bir gün mü çekildi bu fotograf, yoksa savaşın çıkmasına daha var mı? Her halükarda, burada yazdığım başka bir negatif/fotograf gibi, kimliği belirsiz bir deklanşörün elinden çıkma dedemin bu fotografı da yıllar sonra bana emanet edildi; 75 yıl sonra ilk kez agrandizör baskısı yapıldı.

4.5 x 6cm negatifte poz ve kontrast gayet iyi aslında. En azından baskıda hiç zorlanmadım.


Ama bakımsızlık ve aradan geçen zaman olumsuz etkilerini göstermeye başlamış. Emülsiyon tarafında lekelenmeler oluşmuş maalesef.


O dönemlerde agrandizör baskı hemen hemen hiç yoktu, genelde kontakt baskılar yapılıyordu. Hepimizin aile arşivinde aşağıdaki gibi eski kontakt baskılar eminim vardır. Ben çok severim bu minik baskıları.


Diğer yandan, negatif 4.5 x 6cm olunca küçücük fotografta detayları seçmek iyice zorlaşıyor.O yüzden geçen gün büyük bir baskı yaptım. Ilford Multigrade FB kart kullandım ve selenyum tonladım. Yeni ve eski özgün baskıyı aşağıda beraber görebilirsiniz.